
Ama Eminönünde geçirdiğimiz bir pazar günü bana ne kadar muhteşem bir şehirde yaşadığımızı hatırlattı. Mert Hamdi'nin balkonundan şehire bakarken, "Anne bu şehir ne kadar kalabalık, ne kadar çok insan yaşıyor ve ne çok taksi var !" dedi.

Bu arada Hamdi sanırım hayatımda gittiğim ennnn güzel lokanta ! Manzarası, servisi, yemekleri mükemmel. Mert'i kameraya kaydederken neredesin diye sordum, "fıstık lokantasındayım" dedi !! Haklıydı, fıstıklı kebaptan, fıstıklı dondurmaya ve tabii ki inanılmaz lezzetli baklavaya kadar herşeyde fıstık yiyince !


O pazar Eminönü'nde tüm klasikleri yaptık ! Vapura bindik, Yeni camii'de dua ettik, kuşlara 1 ton yem verdik ! Ben dua ederken, o da "Allahım ne derse onu kabul et" şeklinde süper bir yöntem geliştirdi, yeni jenerasyon böyle işte !
Mert hayatında ilk defa bu kadar güvercini birarada görmenin şaşkınlığı, "kışt-kışt" yapmayı öğrenmenin de keyfi içindeydi ! Kuşlar da bu kadar çok yem verdiğimiz için pek keyifli ancak sürekli kış-kışlandıkları içinse, "nerden çıktı bu turist ömer" diyor olabilirler tabii !
Mert hayatında ilk defa bu kadar güvercini birarada görmenin şaşkınlığı, "kışt-kışt" yapmayı öğrenmenin de keyfi içindeydi ! Kuşlar da bu kadar çok yem verdiğimiz için pek keyifli ancak sürekli kış-kışlandıkları içinse, "nerden çıktı bu turist ömer" diyor olabilirler tabii !


Oradan da mısır çarşısında geizinip, Malatya Pazarından kuruyemiş ve petek balı alıp, Kuru Kahveci Mehmet Efendinin dayanılmaz kahve kokusunu takip ederek, sıraya girip kahvemizi de aldık !
Son olarak vapurda bize çay, oğlanlara süt keyfi de yapınca, dört-dörtlük bir Eminönü gezmesi oldu!!
Çocukları olanlara şiddettle tavise ederim, çok nefis bir gün oluyor, hele de bizim gibi buralara biraz uzak kaldıysanız, İstanbul'un ne kadar muhteşem bir yer olduğunu bidaha-bidaha yaşıyorsunuz .
Umarım bir daha böyle uzun zaman ayrı kalmayız İstanbul !
