Çarşamba, Ekim 29, 2008

Bugunleri de görür müyüz acaba??


Penguen`den super bir kapak daha !!
Kapağın üzerinde T.C.Google Arama Motoru Genel Müdürlüğü Arama Formu yazıyor. Daha sonraki maddelerde yazanlar ise şöyle:
1. Aramak istediğiniz sözcüğü yukarıdaki kutuya okunaklı olarak yazınız.
2. Bu sözcüğü bulmanız halinde ne amaçla kullanacağınızı ayrıntılı bir şekilde anlatınız.
3. Daha önce bu sözcüğü aradınız mı ya da ailenizde arayan var mı, belirtiniz.
Ad-Soyad :
T.C Kimlik No :
Adres :

Salı, Ekim 28, 2008

Toplum önden giderse??

İşte aynen böyle olur !

Yani yasakladığını zannettiği sitelere herkes aynen yazmaya okumaya devam eder ! Yasakçı zihniyet de iş yaptım zanneder.

Çok merak ediyorum bu kararı verenler hayatlarından bizim bloglarımızı girip okumus mu? Bu bloglardan insanların yaptığı onca güzel işi, emeği, paylaşımı hiç görmüş mü?

Ben blogları ilk keşfettiğimde küçük bir şok gecirmiştim. Bundan 2 yıl önceydi ve örneğin el işi yapan bir blogcunun bunu video paylaşımı ile blogunda yayınladığını ve yeni bir örgü modelini okuyucularına nasıl tarif ettiğini görüp "helal olsun, Türk kadının geldiği noktaya bak!" demiştim.

Eskinin evde oturup içine kapanan hanımları şimdi bloglarda dünyaya yaptıklarını anlatıyor bununla gurur duyuyor ve kendini sürekli geliştirmek için bir çaba harcıyordu. Bu sadece bir elişi ya da bir yemek tarifi bile olsa bundan ne kadar keyif aldıklarını, bunu nasıl ileriye götürebileceklerini konuşup tartışıyorlar, belki de ilk defa bu kadar çok takdir topluyorlardi.

Aaa aklıma ne geldi !! Sakın bu yasakçı zihniyetliler bunu da kıskanmış, aman kadınlarımız bu kadar derin sulara açılmasın filan diye düşünmüş olabilirler mi??? Valla insanın kafasını bu kadar örümcek ağları bağlarsa ancak işte bu kadar düşünebilir!

2 yıl önce Azerbaycan`a geldiğimizde demokrasi, özgürlük, insan hakları, tüketici hakları vs gibi konularda pek de düşünen biri değildim. Ancak buradaki düzende insanların bize göre "nispeten" bunlardan ne kadar mahrum olduklarını görünce birden buna çok dikkat etmeye başladım. Özgür bir medyanın, rekabetin ne kadar önemli olduğunu ancak ondan mahrum kalınca anlıyorsunuz.

2 yıl önce kafamdaki Türkiye bundan daha ilerdeydi, bizi daha bir modern zannediyordum. Ama şimdi bakıyorum ki bizim de pek bir farkımız yok ve ilerleyeceğimize (çünkü daha önümüzde çok yol vardı-var), daha da kötüye gidiyoruz.

Bu sansür işi sanırım ilk defa bizim gibi bir kitleyi de vurdu. Yani bir gazetenin köşe yazarını filan olmanıza gerek yok artık, sıradan bir vatandaş olup da yemek tariflerinizi paylaşmak isterseniz Diyarbakır mahkemesi olaya el koaybiliyor!!!

Eşimin dediği gibi sanki bir elimizde oklavalar diğerinde pudra şekerleri sokaklarda eylem yapıyoruz !!!! Gözümün önüne bu sahne gelince çok güldüm (acinacak halimize tabii ki!).

Neyseki gercekten bizler bu kararlari verenlerden daha akıllıyız ve günümüz teknoloji dünyasında çözüme ulaşmak için çarelerimizi biliyoruz. Bu topluluk bu kararı verenlerin epeyce önünde ve aradaki mesafe zor kapanır çünkü biz daha hızlı koşuyoruz!!!

Cuma, Ekim 17, 2008

Ne hayal ediyorum?

Kaz Daglari, Manici Kasri (http://www.manicikasri.com/)



Esim bazen sorar, gelecekle ilgili hayalimiz planimiz nedir??


Ben fazlasiyla bugunle mesgul oldugumdan bu sorudan kacarim ! Fazla gercekciyim sanirim hayal kurarken bile kendime engeller yaratirim!


Halbuki soyle bir hayalim var ! Bir gun, Asos-Kazdagi civarlarinda bir otelimiz olsun, su butik otel dediklerinden, kucuk ama bizim olsun. Hersey ozel olsun, kahvalti, peynirler, ekmekler, otlar, baharatlar, saraplar....hepsini orada kendimiz yapalim, her ogun bir ziyafet ama gurme bir ziyafet olsun. Odalarin hepsi ozel ve baska baska olsun...


Biz orada yemek dersleri verelim (bir sefle tabii), ayrica sarap, zeytinyag, vs vs konularda da seminerler yapalim. Yaz-kis acik olsun, hep orada yasayalim ama Istanbul`a da bir feribot mesafesinde olalim...olalim ki oglanlar arkadaslarini filan alip haftasonlari bize gelsin.


Gercekci Ceylan hemen devereye giriyor: ama zaten boyle oteller var, bunu coktan yaptilar, otel dedigin kolay mi oyle, yaz-kis acik olacak, bayram-seyran-haftasonu calisacaksin, Istanbul`dan arkadaslarindan kopacakasin, hem cocuklar ne olacak???????
Sonra memleketin dunyanin haline bak, ekonomiler, ulkeler batiyor, teror ulkeyi bolucem diye ugrasiyor, bir suru kotu insan biraraya gelmis bu guzel vatan nasil batirilir diye ugrasiyor....OOOOO sen de ne diyorsun?


Otur kizim Ceylan, isine devam et, hayalleri bir kenara birak, 2009 butcesini hazirlamaya bak !! Hadiiii gec kaliyorsunnnnn!!

Çarşamba, Ekim 08, 2008

Yeryüzü cennetlerinde 4 gün !

Son yıllarda Marmarisi artık sevmedigime karar verecektim aslında ! O kadar gürültülü, ucuz turistin geldigi, hertafarın hiç bir mimari dokusu olmayan otellerle doldugu bir şehir oldu ki. Esnafinı ise zaten daha turizmin ilk basladigi yıllardan beri hiç ama hiç sevmem. Türklere sırtlarını dönüp bilimum en vasatından turistlere hizmet ederler.

Ancak son 3-4 yildir annem-babamin orada uzun kalmasi sayesinde yeni yeni koylari keşfetttik. Daha doguru biliyorduk da gitmeye ihtiyaç duymazdık. Ancak artık Marmarisin içinde durmak bir azap. Ne denizi deniz, ne dogası, ne de havasi. Ozellikle akşamları bangır bangır heryerde kontrolsüzce çalan çirkin müzikleri korkunc. En çok da buna üzülüyorum. Turistlere herşey dahil sistemde gecesi 3-4 Euroya geliyormuş inanabiliyor musunuz? Bu fiyata neyin kalitesi dayanabilir ki ?

Neyse moralimizi bozmayalim, hala oralarda biryerlerde cennet koylar-köşeler kalmış !
Birini daha önce yine anlatmıştım, Saklı Göl. Başlıktaki yeryüzü cenneti sözünü en cok hakeden yerlerden biri !

Daglar-gol-minik bir dere, ordekler, kaplumbaglar....tam cocuklara gore bir cennet. Kahvaltisi ise muhtesem !






Cocuklarin yemyesil bir parkta kosturup oynamasi, dedeyle salincak keyfi yapmasi, iste bu sanirim aylardir hayalini kurdugumuz bir atmosferdi !






Bir baska gun de Kiz Kumu`na gittik.

Mert bayıldı bu "denizin üzerinde yürüme" maceramıza ! Bu doğa harikası sayesinde nefis Orhaniye koyunun içinde denizin ortasındaki kum yoldan tıpkı efsanedeki kız gibi yürüyerek geçebiliyorsunuz !

Resimde efsanedeki kizcagizin heykeli ve bizimkiler denizde yürüyüşte !

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *

Bu tatilde beni en çok etkileyen yer Gökova`daki Akyaka oldu.

Nasil daha önce keşfetmemişiz hayret ! Aslında içimden inşallah fazla da keşfedilmez hep böyle kalır diye geçirdiğim bir yer oldu Akyaka. Nefis doğal bir plaj, yemyeşil dağlar, ödül almış mimari dokusu, sakin küçük havası ile Marmaris şehrinin tam tersi ya da yıllaaaar öncesindeki hali gibiydi.




Buzzzz gibi bir nehir denize akıyor, siz de onun içinden bir motor ile yukarıya doğru gezebiliyorsunuz. Ordekleri, nehirde yüzen koca koca baliklari gören "şeher çocuğu" oğlumla şaşkın şaşkın etrafı seyrettik motordan !!



Yemeği de Cennet restoranda, tam da bu nehirin kenarında yiyebiliyorsunuz. Nefissssss ! Akyaka`ya giderseniz mutlaka küçük butik otellerden birinde kalın, mimarisini keşfedin...

Ben bu yaziyi yazdiktan sonra Akyaka`yi Akyaka yapanlardan biri, Nail Cakirhan vefat etti. Cok uzuldum, Allah Rahmet eylesin. 98 yasina kadar yasamis olmasinin sebebi acaba Akyaka gibi bir cennette olmasi miydi?

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *
Son olarak da yemeklerin lezzeti bakımından tam puan alan Söğüt Deniz Kızı restorandan bahsetmeliyim. Söğüt de yine küçük nefis bir koy hala bozulmamış bir köy hatta. Keşke öyle kalabilseler ama imkansız tabii malesef. Internette daha deyalı bilgiler var burası hakkında.

Fotografta babam hangisinden başlasam acaba diye düşünüyor ! Deniz börülcesi, ahtapot salatasi, karides güveç, levrek ızgara.... Biz bir daha uzuuun zaman yiyemeyiz diyerek o kadar cok çeşit ismarladik ki !!
Güzel kameram yanımda olmadıgından pek de güzel resimleyemedim ama bu ahtapot ızgara hayatımda yediğim en güzel ahtapot oldu. Daha önce listenin 1 numarası Ekincik Koyundaki My Marina`ninkiydi ama Deniz Kızı ciddi bir şekilde sollamış oldu onu :)
Diyeceğim o ki Marmaris`e degil artık etrafındaki koylara gidin mutlaka. Selimiye, Orhaniye, Söğüt, Akyaka, Bozburun ve daha pek çok güzel koy var oralarda.
Boyle guzel guzel yazdim ama biri 1 biri de 4 yasinda iki oglanla tatile gitmenin zorlugunu ancak yasayan bilir, ozellikle de sonunda minigi hasta etme macerasi ve ucagi misss gibi kokularla doldurmamizi !!!! Ancak yasayan kesin bilir nasil bir bel agrisi ve bas donmesi oldugunu:))
Herkesin gecmis bayrami kutlu olsun, tum bayramlar guzel olsun - dunyada ve Turkiye`de yasadigimiz onca zor gunlere ragmen- !

Cuma, Eylül 26, 2008

Acaba geri gelmenin bir yolu var mı??




Aradan kac ay geçti ve pek çok komşum benden ümidi kesti bile !

Ben de aslında ümidim kesmiş gibiydim ama hep içimden bir gün yazarım belki diye bekliyordum. Hic olmazsa 1-2 satir hayattamıyım değil miyim onu haber vereyim, sonra artik daha kisa kisa yazmaya başlayayım diyorum... olmaz mi??



Bahar geçti yaz geçti neredeyse kış geldi ! Yani en azından bugünkü fırtına insana böyle hissettiriyor !


Mert 4 yaşında, Yigit de 15 aylık oldu bile ! Yaz ailesi olarak 2 oglanin, benim ve esimin dogumgünlerini yazın kutladık, kutlamalarin vazgeçilmezi olan kavun kafalar, Mert'in siparişi olan pastası bize eşlik etti...


Ama hepsi bu !!! Yani ben aylardır mutfaga herhalde 10 kere filan girebildim. Calışma hayatı ve 2 çocuktan geriye çok az bir vakit kalıyor ve onu da dinlenerek, son 1 aydir sabahlari yürüyerek geçiriyordum. Hem çalışıp hem 2 çocuk (üstelik de uykusuz cinsinden!!) sahibi olup hem de hobilerine devam edebilenlerin ellerinden öpmek lazım !
Aklimdaki plan artık kısa kısa yazmak, haber vermek, notlari aktarmak, resimleri, gezileri paylaşmak.
Başka türlü geri gelemeyecegim, halbuki ben blogumu, komşularımı, yazışmaları, paylaşmayı seviyorum!
Deneyelim bakalım başarabilecek miyim?

Cumartesi, Nisan 05, 2008

Nihayet...hem de Gurcistan seyahati ile...!


Herkese yeniden merhabalar !

Uzuuun bir aradan sonra size daha once listeme koyup da bir turlu yapamadigim Gurcistan seyahatim ile doneyim dedim !

Bu yaziyi yazmaya baslamamla bitirmem arasinda tam 10 gun gecti ! Bu kadar dar vakitler icine sigismaya calismak cidden fena bir durum.

Burada her Mart ayinda nefis bir bahar bayrami oluyor, bizdeki Nevruz gibi degil, daha cok bizdeki kurban ya da seker bayrami tadinda bir olay. Hatta sanirim bizde boyle coskuyla kutlanan, havai fiseklerin atilip, insanlarin bir festival havasinda eglendigi bir bayram yok diyebilirim.

Boyle bir bayramın burada yaşayan yabancılar için en önemli anlamı tabii evlerine ya da tatile gidebiliyor olması. Biz de bu defa zor bir karar verip Türkiye'ye degil burada kalmayı, bayramı burada yaşamayı ve 2 geceliğine de Gürcistan'a gitmeyi tercih ettik.

Baku'den 1 saat uzaklıktaki Tiflis havaalanı bize nefis bir karşılama oldu. TAV'ın yapıp işlettiği havaalanı İstanbul'dakinin bir mini versiyonu ve hele Bakü havaalanı ile kıyaslayınca gerçekten çok modern ve güzel ! Türk'ler yaptığı için gurur duydum ve umarım en kısa zamanda Bakü'ye de böyle bir havaalanı yaparlar zira şuanki çok eski ve kötü kalıyor böyle yenilerle kıyaslanınca.



Tiflis ortasından bir nehrin geçtiği küçük bir şehir, bana daha çok Doğu Avrupa ülkelerini hatirlattı. İçinden nehir geçmesi çok hoş bence, ayrı bir romantizm katıyor ama tek sorun rengi biraz fazla çamurlu kahve!!


Mertos sokaklarinda epeyce kosturdu tabii !!


Eski sehirin icinde cok kohne, cok bakimsiz mahalleler oldugu gibi mimari acidan guzel ve yenilenmis bazi binalar da vardi ve ben bir `giris/kapi` meraklisi olarak yukardakini de cok begendim! Belki resimlerden dikkatinizi cekti, heryerde kiliseler var. O kadar cok saldiriya ugramislar, istila edilmisler ki onlar da her seferinde dinlerine daha cok baglanmislar. Bu yuzden heryerde kiliseler, dini kitap, semboller satan dukkanlar var. Ve tabii cok da eski ve koklu bir tarihleri var.



Cok turistik bir sehir sayilmaz aslinda ama olan kismina da cok iyi baktiklari soylenemez.
Bu sirin sokakta her tarafta gordugumuz guzel resimlerden vardi. Aslinda bu kadar sempatik bir sokak maalesef Baku`de yok.





Bu asagidaki sokakta cok hosumuza gitti ! Gordugunuz gibi minik oglum esen ilik ruzgarla misil misil uyudu, biz de cok guzel bir cafede cay keyfi yaptik. Bu sokaga bayildim, keske Baku`de de olsa diyorum yine !

Asagidaki lokanta aslinda hic turistik gibi durmuyordu ama iceri girince duvardaki resimlere ve de sonra da yemeklere hayran olduk.
Burada cokca Turk yasiyor ve hatta Azeri ve Turklerin yogunlukla yasadigi bu semtte asagidaki renkli kiremitli ev cok hostu !






Sokak ressamlarinin rengarenk resimleri cok hosumuza gitti ! Hatta bu resimde, soldaki kirmizi binalari da aldik, Baku`deki evimize koyduk bile !








Ben boyle renkli resimlere bayiliyorum, biliyorum hic sanatsal bir bakis acisi degil, zaten resimden hic anlamam ! Evimdeki resimleri secme kriterlerim de hic sanatsal degil sanirim. Daha cok iste aynen asagidakiler gibi renkler ve tarzi seviyorum bu aralar !




Gelelim yemeklere !
Gurcu mutfagi gayet zengin ve bizim damak tadimiza cok uygun bir mutfak. Pide benzeri hamurisleri, sarmisakli-cevizli soslu sebzeler, pastirma tarzi soguk etler, cesit cesit kebaplar, zengin corbalar, coban salatasi versiyonlari, cesitli leziz peynirler....tatli, tatli sormayin yemedik cunku bir de tatli yesek herhalde rahat 5`er kilo alir donerdik!!


Bu romantik resimdeki nefis manti Gurcu usulu olup, bizim bildigimizin herhalde 20 kati buyuklugunde ! Icindeki kiymasi acili ve ozel soslu.



Mantiyi tam ucundan tutup, sosunu akitmadan yemeniz gerekiyor ki inanin bu ancak tecrube ile oluyor !!! Ustune yogurt koymak tercihe bagli ama onlar bu ara orucdaydi, sutlu urunler yemiyorlardi. Mert`in hali cok komikti, mantiyi cok sevdiginden bu buyuk format cok hosuna gitti ama aci sosunda dolayi yana yana yiyip her lokmadan sonra likir likir su iciyordu !










Gurcu`lerin mutfagi, tipleri (burunlari !), kisilikleri bizim Karadeniz`lilere cok benziyor !
Biraz cilgin, gozu kara, cok duygusal, dinine bagli tipler. Mutfaklari da kisiliklerine uygun. Kuyularda pisirdikleri nefis pidelerinin tadi damagimda kaldi ! Ama bilmedigim bir tad oldugundan degil hatta daha cok bana Turkiye`yi animsattigindan hoslandim herhalde !




En sevdikleri sey sanirim ceviz-sarmisak ikilisi ! Bu sosu coban salata dahil pek cok yemekte kullaniyorlar ve tabii ki leziz oluyor!



Baku`deki Gurcistan lokantasinda asagidaki cevizli soguk mezelerin resmini cekmistim ( Tiflis`te cekmemisim), aksam oldugundan pek de guzel gorunmuyor ama fikriniz olsun diye ekliyorum. Pancarli, ispanakli, lahanali ve patlicanli cesitleri ile bu mezelerin tadina doymak imkansiz !

Yine Baku`de cektigim resimlerden peynir cesitlerini ve soguk etleri gorebilirsiniz. Peynirler gercekten cok guzel ama bizim ulkemizin peynirlerinden cok da farkli degil. Soguk et konusunda bizden daha cesurlar, pastirmadan baska dilli ve baharatli baska baska cesitleri de var.



Veeee iste basrol oyuncusu hachapuri ! Aslinda bizim bol tereyagli, peynirli pidemiz gibi ama daha bir solensel havasi var diyebilirim ! Bir de bizdeki pide gibi etli ve sebzeli baska cesitleri de var. En yaygin olani da buydu ve Allahim o nasil lezzettir o !!








Size daha once sesemadi corbasinin tarfini vermistim. Simdi yerinde hem de boyle toprak kaplarda icmesi baska guzel oldu ! Gurculer bu corba dahil pek cok yemege taze ya da pismis halde kisnis koyuyorlar ki bu beni pek acmiyor dogrusu ! Bir turlu alisamadim bu kisnis otuna ben !









Karadeniz`i hatirlatan baska bir lezzet de misir ekmegi oldu. Sicacik sofraya gelen bu ekmegin de tadina doymak mumkun degil !








Gurcistan deyince saraplari anlatmadan olmaz cunku dunyanin en eski sarapciligi bu bolgede baslamis. Bu konuda maalesef dunyaya cok acilammislar ama Sovyet zamanlarinda tum bu bolgedeki ulkelere Gurcistandan gidermis. Simdilerde aralari Rusya ile bozuldugundan en onemli musterilerini kaybetmisler. Telliani Valley saraplari cok makbul ve Seperavi (onlarin uzumleri) Cabarnet karisimi bir sarap var ki gercekten ictigim en guzel saraplardan. Sagliginiza, serefinize !


Iste boyle ! Uzuuun bir yazi oldu, uzuuun bir zaman sonra ! Umarim beklemenize degmistir.
Bu aralar feci vatan hasreti cekiyorum ! Haberlerinizi bekliyorum...

Herkese Baku`den sevgiler....

Cumartesi, Şubat 23, 2008

Bloguma Kırmızı Kartlar !!


"Olmuyooor olmuyooor...böyle olmuyoooor!!"

Blog yazılarıma 3 adet (yazdan kalan!) kırmızı biber kartı gösterildi !!

Birincisi ve hayatımdaki en büyük değişiklik çalışmaya başlamış olmam. Azerbaycan'a yeni gelmişiz gibi hissediyorum. İnsan çalışınca bulunduğu ülkeyi daha detaylı, daha bir başka tanıma imkanı buluyor...ancak vakit fukarası da oluyor. İşim beklediğimden daha yoğun ve yorucu çıktı.

İkincisi minik oğlum 8 aylık ve hiç uyumuyor, uyanıkken de zaten az gördüğümden sürekli oyun-kucak istiyor. Bazen gerçekten de sadece sabah 30 dakika, akşam 15 dakika kadarcık görüyorum. Korkunç bir durum!

Üçüncüsü büyük oğlum da daha hala bir bebek gibi, 3.5 yaşında ve çalışma meselesine henüz alışamadı. Geceleri o da sağolsun uyanıyor, yanına çağırıyor...Geceleri zaten evin içinde inanılmaz bir trafik var, Allahtan alt katta komşu yok, çok acırdım haline !!

Tüm bunlar yetmezmiş gibi, kışın gelmesi ile 2 çocuklu evdeki hastalık döngüsüne girdik, sırayla bi-küçük, bi-büyük ve sonra ben, eşim, bakıcı ablaları...mikrop dönüp duruyor evde !

İlk defa bugün şuanda belki sadece bir 10dakikalık mola verdi herkes -sanırım- ve benim de yazmaya gücüm varken size haber edeyim dedim.

Ancak azimliyim, bu yaşam tarzına da alışacağım ve çok yakında yeniden mutfağıma, tariflerime, ve bloguma, blog dostlarımın bloglarına döneceğim..Çok özledim yazışmayı, tarifleri, denemeleri, haberlerinizi, yorumlarınızı, gerçekten ! Çok sevgili yemek kitaplarım bana raflardan acıklı acıklı bakıyorlar, ne zaman yine bizi karıştıracaksın der gibi !

Ayrıca size anlatacak çok hikayem birikti. Özellikle Azeriler ve Bakü hakkında anlatmak istediklerim var. Sabah ve akşam yolda giderken radyo dinliyorum, çok ilginç şeyler öğreniyorum. Bir de 2 çocukla çalışmak yeniden çalışmak nasıl bir duygu onu da anlatmak istiyorum çünkü biliyorum ki, çocuklarına belli bir süre baktıktan sonra işe dönmek isteyenler var aranızda.

Lakin birisi bana günde 4-5saat uyku ile zımba gibi olmayı öğretmeli. Ben parça parça uyumaya alıştım ama yine de toplamı 7 saat etmezse ruh gibi oluyorum.

Özetle moralman fena değilim, işleyen demir parıldar durumları da var ama hiç vaktim kalmadı artık ve günler nasıl geçiyor hiç anlamıyorum!!

Ama şimdi...şimdi Yiğit ağlıyor yine ve beni çağırıyor..bu sesi bilen bilir..!

Çarşamba, Ocak 09, 2008

BEMBEYAZ BİR BAKÜ

Bakü'ye kar yağdı ve Bakü bizi bembeyaz karşıladı bu defa !

Karın kusurları örtmesi, son zamanlarda şehirde yapılan yenileme çalışmaları (bir nevi botoks-makyaj durumları) ve yılbaşı süsleri ile Bakü bir masal şehrine dönüştü diyebilirim !



Bu sokak Bakü'nün en şık sokağı oldu. Binaları tek tek temizlediler, balkonları yenilediler. Yukardaki balkonlar gerçekten çok havalı duruyor !


Bu dışarıya çıkma balkonlar İzmir'de de vardır değil mi?


Şehrin merkezindeki İçeri Şeher ya da Eski şehirin kalesi kar ve ışıklandırma ile bir film setini andırıyor değil mi?


Kalenin üzerinde "Yeni İliniz Mübarek" yazıyor. Yeni yıl ve kutlamalar çok önemseniyor burada. Kalenin önündeki jip de bize hangi devirde yaşadığımızı hatırlatıyor !!

Kar kalınlığını bizim balkondan ölçebilirsiniz !!Azeriler Türkler gibi çeşme-havuz yapmaya bayılıyor ! Şehrin heryerinde "fantanlar" var. Yenileri pek özenli renk renk, boy boy ! Bu en yenilerinden ve karla daha da güzel olmuş, zaten herkes önünde resim çektiriyor.



İşte böyle ! Nihayet Bakü'de de kar yaşadık çok mutluyum! Mert daha da mutlu çünkü okullar tatil 3 gündür ! Bakü'lüler de İstanbul gibi pek hazırlıklı değil bu duruma, dolayısı ile yollar ve ulaşım ciddi dert. Hele şimdi rüzgar ve eksi dereceler ile heryer buz oldu, durum daha da zorlaştı.

Salı, Ocak 01, 2008

Neyse ki Yemek-Name var !

Yemek dergisi Yemek.Name'yi indirmek için tıklayın

Öncelikle hepinize mutlu bir yıl diliyorum! 2008 hepimize sağlık, mutluluk, başarı getirsin inşallah. Bizim yılbaşı gecemiz oldukça maceralıydı umarım 2008 daha sakin olur!!

Siz de Devletşah'ın sitesini özlediniz mi? Ben, "yeter artık, pes" diyorum! İsyan ediyorum!! İçimden şu filmlerde gördüğümüz gibi, pankartlarla servis sağlayıcı olan karın ağrısı şirketin önüne gidip protesto etmek istiyorum "Blogumuzu geeeri is-ti-yooo-ruz" şeklinde!

Neyse ki Yemek-Name var !

Bu ay yine çok güzel bir dergi hazırlamış Devletşah. Ana tema içecekler ama daha pek çok güzel tarif ve yazı sizleri bekliyor. Hele bir süpriz var ki, yine "pes!" diyecek, belki de benim gibi Harry Potter kitaplarından bir sahneyi hatırlayacaksınız.

İçeceklerin çocuklarla ilgili kısmında benim yazımı da bulabilirsiniz...Nefis meyve suları ve milkshake'ler...Bakalım beğenecek misiniz?

Hepinize iyi okumalar !