Perşembe, Eylül 20, 2007

BERKAY'IN 3.YAŞ PASTASI

Bu sefer ki pastamız Bakü'nün muhtarı arkadaşımız Elif'in tatlı oğlu Berkay içindi. Kendilerinin en son favorisi Mickey Mouse olduğundan, sipariş bu büyük yerden bu şekilde geldi!

Annesi olacak çalışkan karınca, site site gezerek uygun bir resim buldu. Babası büyük karınca ise bunu print edip, fotokopide büyüttü ve gece çalışarak yağlı kağıda şablonunu çıkardı. Derken o kadar uğraşın sonunda kalıbın küçük geldiği anlaşılınca, haydaaa bir daha aynı şeyler yapıldı. Üstelik annesi her detayı ayrı ayrı da keserek benim işimi fazlasıyla kolaylaştırdı!

Yani bu tür pastalarda tek tek ağız-göz-burun, vs de yağlı kağıttan kesilince, size sadece şeker hamurunun üstüne bu şablonları koyup, bıçakla şekillere uygun kesmek kalıyor..

Pasta yapanlara soruyorum, size de yaparken bir heyecan basıyor mu? Benim resmen kalbim atıyor sanki adrenalin artıyor vücudumda! Acaba güzel olacak mı, acaba düşündüğüm gibi çıkacak mı diye heyecanlanıp duruyorum yaparken. Hatta bu yüzden gereksiz hızlanıp, sabırsız davranabiliyorum detaylarda!

Gelelim yine pastaya..

Pastanın tarifini Gelincikler Burcu'nun Bake Shop'ta verdiği kurstan aldım. Kakaolu pandispanya hafifçe ıslak ve yumuşak! Arasında çikolatalı ganaş (krema+bitter çikolata) ve bir kata muz, diğer kata da cevizli krokan koydum.


Mickey'nin kulaklarına krokan koymadım belki çocuklardan bazıları sevmez diye..
Pasta oldukça ilgi topladı!! Berkay tutturdu "siz kulaklarını yiyin kafasını ben yicem, kafasını kesmeyinnnn" diye!! Sağ alttaki resimde ise Nehir "Berkay 3" yazımı sessizce yürütürken yakalanmış!!!

İlk kez pasta yaparken resimleyebildim ve Yaman Ayşe'nin anlatımı ile de şu süslü 4'lü resim olayını yapabildim! Ben size detayları anlatmayacağım çünkü bu konuda süper anlatımları olan bir sürü güzel blog var biliyorsunuz. Örneğin Akşam Menüsü, Hanimiş, Acemi Şef, Yaman Ayşe, Gelincikler, Pastacı, Yemekbahane, SelServis, Burçin, Zinnur : Bizim Pastane, Hünerli Müge, Devletşah , Fidaneli...liste uzuyo da uzuyo!! Kimi unuttuysam kusura bakmasın ne olur..

Bu resimler biraz da, "valla hepsini ben yaptım, her adımda ter döktüm" gibi bir durum yarattı ama neyse siz anlarsınız halimden!

Bu ilk şablonlu pasta denemem beni çok mutlu etti, gaza geldim hemen bir yenisini daha yapmalıyım. Şekline de bizim evdeki büyük patron karar verir artık!

Pazartesi, Eylül 17, 2007

Bir nevi relansman : 1 YAŞINDA YENİLİK



Blog olayına gireli 1 yıl oldu artık! İlk defa bu işe giriştiğimde Bakü'deki ilk yazımızdı ve ilk kez çalışmıyor olmanın verdiği garip bir boşluk vardı! 'Acaba yapabilir miyim, yapanlar nasıl yapıyor ki' şeklinde düşünüp, bir sürü blog gezmeye ve pek çok blogcu gibi internette konuyla ilgili okumaya ve araştırmaya başladım. Bir sürü anlamadığım terminoloji (ki hala bir sürüsünü anlamıyorum) ve bilgilerin içinde, olabilecek en temel ve basit formatı seçip başladım..



Başlamamla beraber aslında bu işin bana ne kadar uyduğunu keşfettim çünkü ben tam bir bilgisayar hastasıyım sanırım! Bütün gün bilgisayarım açıktır ve işten kalma bir alışkanlıkla sürekli mail kontrol ederim...yine çalışırken en sevdiğim şeylerden biri de sunum hazırlamaktı! Fotoğraf çekmek ise aileden gelme bir başka merak.



Yemek ise gerçekten kişiliğimle bütünleşmiş, çook sevdiğim bir uğraşımdır...Lisedeyken okula götürdüğüm sandviçlere o kadar özenirdim ki her sabah bir seremoni şeklinde hazırlardım! Ama ondan ziyade, yapılışını anlatmaya bayılırdım!! Yine lisede, sınavlara hazırlanırken filan sıkıldıkça evdeki yemek kitaplarını roman okur gibi okurdum gecenin körlerinde! Hala en sevdiğim kısım okumaktır ve bu yüzden ciddi bir yemek kitapları koleksiyonum oldu.


Derken üniversitede okulun radyosunda "Mutfak" adlı bir program yaptım!! Ne komiktir ki dinleyici kitlem yurtlardaki anne yemeği hasreti çeken, asla verdiğim tarifleri yakın zamanda yapamayacak bir öğrenci grubuydu!!! Bu durumda sanırım ben sadece kendimi mutlu ediyordum.


Bir gün Mutfak dergisi ilk çıktığında, üniversitedeki arkadaşlarla Bodrum'a gidiyorduk ve ben o kadar heyecanlanmıştım ki bütün yol boyu uyumadan dergiyi okuyup okuyup, hiç de ilgilenmeyen arkadaşlarımı " ay inanamıyorum bunun da tarifini vermişler, ay ay nasıl güzel resimler" diye baymıştım!



Neyse nihayet çalışma hayatındaki bir görevim yemek camiasına biraz daha yakınlaştırdı beni ama yine de bir hobi olarak kaldı. Evlilik ile de bolca pratik yaptım çünkü misafir ağırlamayı hep çok sevdim, hep bahaneler yarattım: doğumgünleri yılbaşları, bayramlar, vedalar, hoşgeldinler hep bizde kutlansın istedim!



Çok uzattım, neticede diyeceğim o ki bu blog olayı pek çok diğer yemek blogcu gibi, bana da, pek çoğumuzun ortak zevkini paylaşmak, anlatmak, daha fazlasını öğrenmek için vesile oldu! Bakü'deki ilk yılımda, bana ilaç gibi geldi, en büyük meşgalem oldu! Artık yemek davetlerinin başka bir anlamı daha vardı-var, bloglar ve fotoğrafçılık konusunda da öğrenecek çoook şey vardı-var!



Bir de tabii en önemlisi hala inanamadığım blogcu dayanışması var. Sanal dünyada edindiğim arkadaşlarımla gerçekten farklı bir dünyamız var - yeni ve hep değişen, gelişen bir dünya. Birbirimizi hiç görmeden paylaştığımız onca şey gerçekten hala bana çok ilginç geliyor.


Bir örnek de, bana pek çok konuda yardımcı olan Devletşah'la, bu sayede tanışıp, üstelik onun dergisinde, Yemekname'de yazmaya başlamam oldu! Düşünsenize biz Devletşah'la birbirimizi hiç görmedik daha, ben Bakü'de, o İstanbul'da, yazışıp duruyoruz!!!







Birinci yılı devirirken, yeni bir yüzü olsun blogumun istedim. Bu konuda da yine hiç görmeden blogundan çizimlerine bayıldığım Bengi'den yardım istedim ve sağolsun onca yoğunluğuna rağmen büyük bir sabırla, süratle ve titizlikle bana yardımcı oldu ! Ben yaptığı çalışmayı çok beğendim umarım siz de beğenirsiniz.




İnşallah gelecek yıllarda işin teknolojisini de biraz daha öğrenebilir, sizlere daha hoş yenilikler sunabilirim! O zamana kadar tarifler ve diğer gevezeliklerimle idare edersiniz umarım!


Birinci yılın muhasebesi budur...


Destek olan ve mesaj yazan, yazmayıp da okuyan herkese çooook teşekkür ederim..Ben gerçekten blogculuğu, blogcu arkadaşlarımı ve hergün yeniden bir sürü şey keşfedip öğrenmeyi çok sevdim..umarım siz de okumaktan keyif alırsınız!

Cumartesi, Eylül 08, 2007

İade-i tabak ! KIRMIZI MORUK TARTI !!!


Bakü'ye bu defa geldiğimiz gün Elif elinde bir sürü tabakla bize gelmişti. Tabaklar ne zamandır dolapta bana bakıyordu ve hadi artık birşeyler yap da evimize gidelim der gibi bir halleri vardı!!



Bu arada pazardan bu güzel kırmızı meyveleri almış, üstelik de adının burada "kırmızı moruk" olduğunu duyup epeyce gülmüştüm !! Devletşah'ın üzümlü tartlarına da yalana yalana bakmıştım kiiiii...







E hadi, dedim, o zaman birleşin ve de tartolet oluverin ve de rejim yapılan bu evden, bir an önce kaplarınıza girin ve gidin!!!


Ama gitmeden bana biraz poz verin çünkü çok güzel görünüyorsunuz böyle!!


Adınız kırmızı moruk ama bence çok hoşsunuz ! Ve bu tarifle gerçekten çok hafif ve leziz oldunuz!


Ben vallahi sadece ortadaki küçük olanı yedim ! Bu ara hem bir sürü tarif denemek istiyor hem de rejim yapmaya çalışıyorum. Durum fena yani !


Umarım siz pişirir ama bir de yersiniz dilediğinizce!!


Not: Bir şeyi eklemem lazım ! Bu sefer tarifi Devletşah'tandı ama uzun zamandır içinden çıkamadığım site Cafe Fernando'dan Cenk'in tart tarifleri de beni epey cezbetmişti! Onun tarifini yapacak malzeme ve zaman pek yoktu, ama bir daha ki sefere mutlaka onu da deneyeceğim. Buarada Cenk'in bir başka tarifindeki çikolata rendeleme işi çok hoşuma gitmişti. Şimdi onun fotoğraflarına bir daha baktım, onunkilere epeyce benzetmişim gibi duruyor! Ama siz yine de gidin bir orjinallerine bakın, gerçekten çok profesyonel ve güzeller !

Salı, Eylül 04, 2007

Etkinlik, diyet ve TONLU KÖZ KIRMIZI BİBER DOLMASI

Bu aralar evde yine rejim rüzgarları estiğinden ve bizim diyette akşamları sadece sebze ve salata olduğundan, harıl harıl değişik sebze yemekleri arıyorum! Daha önce de yazmıştım bu konuda ve birkaç önerim olmuştu meraklısına.

Eşime her akşam sadece sebze yedirince ve bu sebzeler de Bakü'de daha da kısıtlı olunca (enginar ve bamya yok mesela) geçen akşam bir değişiklik yaptım.

Bu leziz mezeyi, gördüğüm en güzel yerleden biri olan İspanya'nın Sevilla kentindeki Tapas (meze) barlarda yemiştim ve tadına hayran kalmıştım. Hem çok kolay hem de çok gösterişli!

Mezeler ve Aperatifler etkinliği vesilesi ile bu güzel mezeyi yapıp-yeme fırsatımız oldu.

Ton balıklı köz biber dolması

Malzemeler
  • 6 adet renkli biberler
  • 1 kutu yağsız ton balığı
  • 3 çorba kaşığı yoğurt (tercihen yağsız)
  • 1 tatlı kaşığı hardal
  • 1 avuç ince kıyılmış dereotu
  • dilerseniz çok ince kıyılmış turşu
  • 1 limonun suyu
Tarifi
  1. Biberleri fırının ızgarasında ya da ateşte közleyin ve kabuklarını sıcakken soyun
  2. Ton balığını ezerek, limon suyu, yoğurt, hardal, dereotu ve turşu ile karıştırın (rejim yapmıyorsanız ve tadını seviyorsanız light mayonez ile de karıştırabilirsiniz)
  3. Üzerine de seviyorsanız 1 kaşık balsamik sirke ve zeytinyağ ekleyerek daha da keskin bir lezzet elde edebilirsiniz

Cafe Gusto'dan Serpil'e bu güzel Etkinlikte kolaylıklar dilerim !

Pazar, Eylül 02, 2007

VEDA

İşte bir arkadaşımız daha Bakü'den ayrılıyor !

Daha önce de yazmıştım, yurtdışında yaşamanın en pis (Azerice kötü demektir) yanlarından biri de, tam biriyle arkadaşlığınız tatlı bir kıvama gelince, o birinin başka bir yere tayini çıkıveriyor!

Elbet bir gün sıra bize de gelecek ve giderken de başka bir hüzün duyacağız mutlaka. İlginç bir durum ama Azeriler de, bizler de, ne kadar eleştirsek de Bakü'nün ilginç bir 'ayrılırken hüzünlendiren, gidince özlenilen' bir hali var. Sanırım küçük ve samimi bir şehir olması, çok duygusal bir ortam olması, normal bir küçük şehirden daha sosyal olması ve traji-komik garipliklerin olması bunun başlıca sebeplerinden. Daha önceki bir Bakü yazımda bazılarından bahsetmiştim.


Azeriler hem biraz Rus sertliği hem de biraz Anadolu duygusallığı taşıyorlar. Bu da hayatlarının her aşamasına farklı farklı yansıyor.


Neyse gelelim Türklere ! Bundan bir 6 ay kadar önce, Elif'in önderliğinde Bakü'deki Türk Anneler kulübünü kurmuştuk. İyi ki de kurmuşuz, o gün bugündür gerçekten kendimizi daha bir evimizde hissediyor, yalnız olmadığımızı biliyoruz. İyi ve kötü günlerimizi paylaşıyoruz.
Gelelim vedamıza!

Burada çok sevdiğim arkadaşlarımdan Ceren, Abu Dhabi'ye uçup gidiyor! Bir başka sevdiğimiz arkadaşımız Lesley de Dubai'ye gitmişti, bu aynı ülkeye 2 etti ! Bizi 3-5 havalı alışveriş merkezine tercih ettiniz diye dalga geçiyoruz (burada hiç yok da - gerçekten yok)! Aslında daha önceki yazımda da anlattığım gibi 3-5 alışveriş merkezinden çok öte, çok gelişmiş bir ülke.

Neyse, bize de gitmek için 2 güzel bahane oldu yine !

Ceren'cim, yolun açık olsun. Umarım orada da çok mutlu olursun, çok güzel arkadaşlıklar kurarsın. Biz seni, Ryan ve Joshua'yı çok özleyeceğiz.


Bakalım Türk grubu bundan sonra ilk kimi uğurlayacak, kimin arkasından yine "aaah ah, keşke burada olsaydı" diyeceğiz.



Not: Ceren'in veda pastası doğum sonrası ilk pastam sayılır (bir de doğumdan kısa bir süre sonra eşime doğumgünü için şeker hamursuz boool çikolatalı bir pasta yapmıştım, epey zorlanarak!). Tarifini Burcu'nun temel şeker hamuru kursundan aldım. İçi çikolatalı pandispanya, çikolatalı krema, muz ve ceviz krokanlı. Ceviz krokana hastayım, bundan sonra hep onu kullanacağım gibi duruyor.

Pastanın üzerindeki arılar da, efendim Ceren'in güzel ailesini temsil ediyorlar!!! Sarı çöllere yolluyoruz ya arkadaşımızı, arap ellerine !!

Artık hevesle bir sonraki pastamı bekliyorum! Yaşasın mutfak!