Cuma, Nisan 27, 2007

KLASİKLER...Ennn sevdiklerim birarada !


Türkiye'den uzakta olan herkesin hasretidir çay ve simit ! Sanırım her şehrin kendine has bir simit alışkanlığı vardır..Benim favorim Cadde'deki simitçiler (özellikle Şaşkınbakkal'daki, Kazım Kulan çarşısı önü) ya da semt pazarlarındakiler. Yukardaki güzeller ise Beyaz Fırın'da kahvaltı fantazisinin bir parçası !! Hem de çok sosyetik bir simit, hem yumurtalı hem de sucuklu....! Oradan koşarak kaçtım diyebilirim yoksa kendimi kaybedip bir sürü başka güzellerden alabilirdim ve her akşam evde karbonhidrat krizine girerdim!!

Aşağıdaki resim Erenköy'ün denize çıkan (Beyaz Fırından koşarak kaçtığım!!) sokaklarından biri..bu ağaçlıklı sakin sokaklara bayılıyorum, kimbilir bu apartmanlar olmadan önce nasıl bir doğa vardı buralarda..



Onun yerine özlemini duyduğum çok daha sağlıklı leziz sebzelere verdim kendimi ! Öncelikle Çarşamba günü hemen kendimi Bostancı pazarına attım. Orada resim çekemedim zira kendimi zor taşır haldeyim artık. Karnım önde ben arkada geziyoruz heryere!

Pazardaki nefis yeşilliklerin kokusuna dayanmak ne mümkün ! Bolca nane, dereotu, maydonozun yanı sıra tabii ki enginar, taze iç bakla, taze sarımsak, semizotu, gittikçe güzelleşen patlıcanlardan almadan çıkamadık !

Derken bu sabah nihayet kendimi, kendi evimin mutfağında, sebzelerin arasında kaybettim!! Belimin çok ağrıyacağını bile bile yemekler yaptım.



Tüm yemeklerin ana teması sarımsak olduğundan, yemeği sonunda eşimle midelerimiz ufak çaplı bir fesat durumu yaşadı !! Olsun, yine de bu sebze bayramı gerçekten her şeye değerdi.

Öncelikle patlıcanlar fırının ızgarasında közlenip, bol sarımsak ve zeytinyağ-yoğurt ile karıştırıldı ve ılık ılık sofraya geldi.


Geçen gün Yogurtland'in nefis taze iç baklalı, dereotlu bulgur pilavını yapmıştım, hemen dolaptan çıkıp, sebze dostlarının yanına yerleşti ! Bu tarifi denemenizi şiddetle tavsiye derim..gerçekten çok güzel bir yemek. Ben bu tarife de dayanamayarak sarımsak ekledim!!



Daha sonra önce iki ayrı salata olarak yapacakken "neden olmasın?" diyerek birleştirdiğim iki favorime sıra geldi : enginar ve deniz börülcesi !

Enginarların tarifi sevgili Tijen İnaltong'dan, bu üçüncü yapışım ve sanırım daha çook yapacağım! Kısaca bol tuzlu limonu suda haşlanan enginarlar, ılıkken limon-zeytinyağ ve sarımsak ile karışıtırılıyor. Üzerine bol dereotu ve Tijen Hanım'ın tercihi susamlar serpiştiriliyor. Her yiyen hayran kalıyor bu çok basit, sade ama nefis lezzete.

Deniz börülcesini pazarda görünce nasıl sevindim anlatamam! Beni hemen Ege'ye, tatillere, deniz kenarlarına götürdü. Ben de onu bizim eve götürdüm, kaynar suda 5 dakika haşladım, çıkarıp soğuk suda süzdüm, saplarından tutarak, kolaycacık yeşil kısmını ayırdım. Sonra da muhteşem üçlü olan limon-zeytinyağ-sarımsak ile karıştırdım..Baktım ki aynı üçlü enginarda da var, üstelik de enginar ve börülce birbirlerine uzaktan birbirlerine göz kırpıyor..e hadi dedim o zaman, sizi evlendirelim, tabaktan da tasarruf edelim! Sonuç gayet lezzetli bir salata oldu.

Ve her zaman favorim olan semizotu salatası. Benim sevdiğim usulde, rendelenmiş salatalık, bol dereotu ve taze nane de var. Sarımsaklı süzme yoğurt ve zeytinyağ ile de karışınca...işte klasik ve leziz bir salata!


Bu yemeğin üzerine bizi ancak buzzz gibi bir karpuz sakinleştirebilirdi ve o zaman da tam bir yaz sofrası olacaktı. Hava da sıcak ve güneşli, birden yaz geldi sandım ama..karpuzumuzun olmayışı hala baharda olduğumuzu hatırlattı!

Ben de yemeğin üzerine yaklaşık bir 10 bardak su içtim, nasıl uyuyacağım ise belirsiz !

Olsun ben hasret gidermeye ısrarla devam etmeye niyetliyim!

Herkese tekrar İstanbul'dan sevgiler...

Salı, Nisan 24, 2007

Bağdat Caddesinde BAHAR !


Evlendiğimizin ilk yılı Bağdat Caddesine çok yakın bir sokakta oturuyorduk..4 katlı eski bir binanın en üst katındaki bu evi o kadar seviyordum ki...Penceremize uzanan bir çam ağacı vardı, sanki onu evde besliyor gibiydik! Ailenin bir parçası!


Sokağımız da tipik bir Anadolu Yakası sokağıydı (bilenler için Kazım Özalp, hani şu Cadde'deki Boyner'e çıkan sokak)! İçinde elektrikçiden, kasaba, lokantadan terziye, her türlü küçük esnaf yaşıyordu. Ben bu yakanın o "mahalle" halini o akdar çok seviyorum ki..Bir zaman sonra eczaneyle, bakkalla, terziyle, şarküteri ya da hatta parkçısı (değnekçi yani!) ile bir ailevi ilişki kurmuş oluyorsunuz. Komşuluk ilişkilerinin azaldığı bir dönemde hiç olmazsa "mahalleli" ilişkisini biraz olsun hissetmek çok güzel !


Neyse biz de maalesef depremdi, çocuktu derken, Bağdat'tan uzaklaşanlardan olduk..ama aklım hep orada ! Hele de Bakü'ye gidince iyice bir kıymete bindi!


Geçen gün Bağdat Caddesinde adeta bir turist gibi boynumda kamera ile gezdim! 1 yıl aradan sonra neler değişmiş, neler hala sevdiğim gibi duruyor blogum için kameramla yakalamaya çalıştım!


Herşeyden önce Cadde'ye bahar öyle bir gelmiş ki insanı resmen sarhoş ediyor ! Ağaçların etrafını lalelere mi baksam, etraftaki çiçekçilerin tablalarına mı şaşırdım! Tabii bir de lokanta ve kafelerin de etrafını saran çiçekler de bir başka...





Aslında bu ekilen laleleri bir yandan çok severken bir yandan da acaba biz bu kadar "lale devri" yaşayabilecek bir ülkemiyiz diye sormuyor değilim. Yani şuanda o parayla yapılabilecek çok daha hayırlı işler olmalı, onarım bekleyen okullar, hastaneler, yollar - İstanbul'un tam içinde hem de! Biraz göz boyamaca oluyor ve evet insanın gerçekten çok hoşuna gidiyor tabii ki!




Turumuza devam edelim...Caddeye dik çıkan sokaklarda bazı yeni yerler gördüm örneğin çok şık bir italyan lokantası...Kapıda size verilen kredi kartı gibi bir kartla pizza, salata ve makarna tercihlerinizi farklı büfelerdeki aşçılara veriyorsunuz. Hemen önünüzde pişirmeye başlıyorlar. Size de bir minik telsiz gibi bir alet veriyorlar, siz masanıza gittiğinizde ve yemeğiniz hazır olunca bu alet titreyerek kibarca size haber veriyor!! Dekorasyonu, genel konsepti ve bol ışıklı kış bahçesine hayran kaldım. Yemekleri
güzeldi, özellikle de pizzası. Makarnası nedense
hemen yapışıverdi ama lezzeti gayet iyiydi.

Bir başka ilginç dükkan da çeşit çeşit sabunların ve kozmetik ürünlerin doğalını satan bir "Fresh Handmade Cosmetcis" dükkanıydı. Yurtdışında yaşayanlar (yani Avrupa tarafları) bu mağaza zinciri biliyorlarmış. Genelde daha ufak olurmuş ama İstanbul'a oldukça ferah bir dükkan açılmış, fiyatlar da biraz ferah!!! Yine de dekorasyon ve konsepti çok beğendim ama henüz ürünlerini denemedim. Meraklısına duyurulur !




Gelelim Bağdat Caddesi klasiklerinden örneklere..Yalnız yanımızda Mert olduğundan ancak Şaşkın'a kadar yürüyebildik ve benim çok sevdiğim pek çok yer de aslında Şaşkın'dan başlar ama o artık bir başka yazıya kalsın !!!




Bir kahve hayranı olarak Starbucks'ın Cadde'ye yerleşmesi, Gloria Jeans, şimdilerde Kahve Dünyası ve de yeni açılacak bir zincirle daha Cadde'nin kahve mekanlarına şaşkınlık ve de keyifle baktım! Yahu bir tanesi Bakü'de olsa yeter ama yok işte !


Kitapçılar elbette kendimizi kaybettiğimiz mekanlar ! D&R vitrinine çok hoş görünen yemek kitaplarını koymuş, hepsini alası geliyor insanın içinden ! Remzi ve Inkilap da Cadde'de uğramadan olmaz yerlerden tabii !




Galiba hayatta tek hayır diyemeceğim tatlı dondurma ve bu konuda da benim favorim Mado ! Market dondurmalarını sevemedim bir türlü ve Moda dondurmacılarının bile tadı bence Mado gibi olamaz! Gerçi Cadde'deki Mado'nun servisi çok kötüdür ama lezettine her zaman hayranım!



Kısa zamanda benim klasiklerim arasında yer alan bir mekan da adı zor kendi leziz bir yer, Schlotzsky's ! Akdeniz pizzası ve de peynirli klasik sandiviçi atıştırmalıkların arasında bir numaradır !




Cadde'de nadir kalmış eski binalardan Vakko'nunki herhalde..hep anlatırlar ya aslında oralarda bahçe içinde kocaman konaklar varmış, bahçesinde çeşit çeşit ağaçlar..oralardan denize gidilirmiş...aslında zaten Anadolu yakası bir nevi yazlık mekanmış..Ben aslında çocukken gerçekten böyle bir eve gitmiştim ve bahçesindeki fıstık ağaçlarından çıtır çıtır fıstık toplayıp yemiştik! Şimdi o evin yerinde dev gibi bir modern apartman yaptılar - kat kat ! Bir de yine çocukken başka bir arkadaşımın evinin önünden denize girdiğimizi hatırlıyorum ! Yine de o zamanların tadını çıkaranlara çok özeniyorum!

Biz de farklı bir çağın, farklı renklerinin tadını çıkarıyoruz - geçmişteki pek çok şeyin tadını bilmesek de ! Bizden sonra bakalım neler olacak, bunların ne kadarı kalıp, yerine neler gelecek!

Son olarak size bir süprizden bahsedeceğim ! Çok yakında çok sevdiğim ve yemeklerine hep bayıldığım birinin blogunun açılışını yapacağız! Şimdilik açılış hazırlıklarımız devam ediyor ! Geçen gün açılış davetinde nefis resimler çektim, işte bahar güzeli enginarlar ! Çok yakında tarifleri ve sofraları ile leziz bir blog daha aramıza katılacak, bekleyin !

Turumuza inşallah devam edebiliriz ! Burada blogumu tazelemek biraz zor, vakit çok dar !Şimdilik baharın her tarafı sardığı Istanbul'dan sevgiler !

Pazartesi, Nisan 16, 2007

Aaaah İstanbul !! ISTANBUL VE BAHAR..



İSTANBUL GÜNLERİMİZ BAŞLADI...soluğu hemen elbette boğazda aldık ! Erguvanları, boğazı ve balığı tatmadan İstanbul'a geldiğimizi hissedemezdik!!

Bahar çok güzel bir şekilde gelmiş buraya..biliyorum su sıkıntısı durumları var ama bu baharı görmek, çiçekleri ve sıcak havayı hissetmek insana nasıl mutluluk veriyor anlatamam ! Demek ki ben cidden iskandinav ülkelerinde filan yaşayamazmışım!!


Mert sürekli yollarda giderken "anne ağaçlara bak ne kadar da güzeller" diyip duruyor..şimdiden bir doğa aşığı daha yetiştiriyoruz çok şükür !



Henüz listedeki sadece Boğaz'da balık keyfi aşamasındayız..bu hafta azimliyim, listeden birşeylere başlayacağım..







Bana önerilerinizi yazmaya devam edin lütfen..İstanbul sadece benim hazırladığım listeden ibaret değil tabii ve benim vaktim şimdilik yetmeyecek kesin !!





Buarada gitmeden bir gün önce bakıcı ablamız Lale'nin doğumgünüydü. Ona romantik bir pasta hazırladık. Her zamanki tariften (yani içi muzlu kremalı, keki de çikolatalı) ama bu sefer kalpler ve gümüş şekerlerle süsledik.

Yazının kapanışını hiç olmazsa bir pasta ile yapayım dedim!



Şimdilik bu kadar, gezdikçe-yedikçe yazacağım, tam teşkilatlı kameramanız, İstanbul'dan size bildirmeye devam edecek. Yemek pişirmeye biraz ara vereceğim ama biraz da çocuklarla ilgili aklımdaki yazıları yazacağım. Yani size faydalı çocuk kitaplarından ve ikinci çocuk "olayından" bahsedeceğim biraz !


Çoook çok sevgiler !

Perşembe, Nisan 12, 2007

Bakü'deki sezonun son daveti ! İÇLİ KÖFTE BAŞROLDE !

BAKÜ'DE BAHAR ASLINDA ÇOK GÜZEL ! Ancak biz bu baharı, çok hayırlı bir sebepten İstanbul'da geçireceğiz..

Baharda Bakü'nün her yanında çiçekler açıyor..Güller, papatyalar, parklarda ve yolların kenarlarında şehri renklendiriyor. Geçen yıl Nisan'da geldik bu şehire (resim geçen yıldan) ve ilk 15 gün neredeyse hiç güneşi görmedik. Tam moralimiz iyice bozuluyordu ki, Mayıs ayında nihayet yemyeşil ağaçları ve çiçekli yolları görünce, derin bir nefes aldık! Yine de İstanbul'u arıyoruz..O kadar kızarız parklarımız, yeşilimiz az diye ama işte burası İstanbul'dan da az!

Cumartesi günü yolculuk var inşallah şimdi de evde toplanma telaşı... 3.5 aylık bir kalış olacağından oldukça yüklü gideceğiz.

Yine de bu telaşlı haftada bir tek misafiri ağırladık evde ! Menü bu sefer cidden sade oldu !

  • Domates Çorbası (yine!)
  • Humus
  • Cevizli Kabak salatası (Müge'den)
  • Lahana salatası
  • İÇLİ KÖFTE
  • Mantı
  • Ayva Tatlısı

Çok beğenilen domates çorbasını açıkçası canım çok çekti diye bir daha yaptık ! Yine sevildi efendim !

Cevizli kabak salatasının tarifini Yemek Bahane- Müge'den almıştım. Ancak burada süzme yoğurt bulamayınca bizim lorluk tülbentler iş başına geçti ve gece boyunca buranın "camış" (evet manda!) yoğurdunun suyunu çıkardı !! O kadar lezzetli oldu ki anlatamam! En kısa zamanda Müge'nin tarifini uygulayın derim..Ben üzerine nane ve kırmızı biberi biraz zeytinyağında çevirip ekledim, o koyu renkli karaltılar da onlardır! Nefis bir koku ve tat (ve kalori!) katıyor tabii !!

Eşim Adana'da ilkokulu okumuş ve Adana'yı hep çok mutlulukla anar. Yedikleri kebapların ve nefis yemeklerin bunda etkisi büyük elbette ! Sevgili Fatoş Yenge'miz de oraların nefis humusunu sağolsun verdiği inanılmaz zenginlikteki davetlerinde mutlaka yapar. Onun humusunu yiyince diğerleri biraz yavan kalıyor ! Aslında bildiğiniz üzere çok kolaydır humus ama işte o ekşi-sarımsak-tahin ölçüsü ile kıvamını tutturmak, ancak iyi bilenlerin işi oluyor ! Ben humusu yaparken sürekli eşime tattırıyorum ve ondan gelen yanıt şöyle oluyor " Fatoş Yenge'ninkine göre biraz kuru olmuş.." ya da "biraz daha ekşisi çok olmuş" gibi !!! O kıvamı bulana kadar tadıyor beyimiz (bazen bunun humustan bolca yemek için numara olduğunu düşünüyorum!!).


Ben size bir tarif (Gönül Candaş'tan uyarlama tabii ki) vereceğim ama bunun üzerine sizin de birilerini ya da kendinizi feda edip (!) tadarak limon-su-sarımsak oranları ile oynamanız gerekecek ! Kendi damak tadınıza uygun hale gelene kadar bunlardan biraz daha ekleyebilirsiniz..


Malzemeler:

  • 1.5 bardak nohut
  • Yarım bardak tahin
  • Yarım bardak zeytinyağı
  • 3 çay kaşığı kırmızı biber
  • 4-5 diş sarımsak
  • 3-4 limon
  • Tuz
  • Yarım bardak su
  • 2 çay kaşığı kimyon

Tarifi:


  1. Nohut akşamdan ıslatılır ve ertesi gün iyice haşlanıp kabukları teeek tek soyulur
  2. Rondo ya da el blendırı ile ezilir. Ezerken içine limon suyu ve çeyrek bardak da su koyarsanız (haşlama suyu da olur) daha kolay ezilirler (yoksa el blendırınız bu duruma çok kızıp epeyce ısınıbiliyor zira nohutlar ciddi sert mizaçlı baklagillerden!)
  3. Bir kaseye alıp tahin, ezilmiş sarmısak, kırmızı biber, tuz, kimyon eklenir, karıştırılır
  4. Azar azar limon ve zeytinyağını, çok koyu olmayan bir kıvama (püreden daha akıcı) getirip, ekşisi de size en uygun hale gelene kadar ekleyin. Dikkat edin bu arada humusun yarısı mideye inmesin, misafirlere de kalsın!!

Biz evde sade yiyoruz ama bazı kebapçılarda humusu sıcak yapıp pastırma ile sunuyorlar, nerenin adeti bilmiyorum. Ama tabii evde de yapılabilir, neden olmasın?

Mantı'yı Lale açtı ve o kadar güzel oldu ki anlatamam! Hamuru incecik ve kıyması bol bol...Üzerine ben biraz tereyağ-biraz zeytinyağında bizim ev yapımı biber salçası ile nane-kırmızı pul biber yaktım! En üste de sumak ve biraz daha nane ekledim.. Gerçekten yediğim en leziz mantılardan biri oldu...


Gelelim assolist içli köfteye ! Bu cidden beni çok endişelendiren bir yemekti !! İlk denememde, ki bundan yaklaşık 7 yıl kadar önceydi, eşimle beraber uğraşıp yapmıştık..büyük bir hevesle haşlamaya koymuştuk ama....ama...haşlamada unuttuğumuzdan, tencereye bir de baktık ki, bir adet içli köfte çorbası yapmışız, darmadağın olmuş saatlerce uğraşılıp yapılan köfteler !!!!

Böyle bir tecrübeden sonra tabii ki yıllarca bir daha cesaret edemedim ! Ancak blog işinde olunca tecrübeli bayanların tariflerine güvenebileceğimi biliyordum işte !! Sonunda Lezzetin İzinde'deki Başak'ın tarifini, aslına en uygun olduğunu düşünüp hemen bastım! Başak'tan da bir-iki tavsiye aldım sağolsun hemen cevap verdi. Ben yine de kendime güvenemeyip, dışının çatlaması korkusu ile bir de Sonsuz Nimet'in tarifindeki dışına yumurta ve un ekleme işini de yaptık...

Sonuç...tam puan..değil !! Maalesef ! Yani tadı tam puan oldu, leziz bir köfte oldu ama işte mutfakta başarı gerçekten tecrübe ve pratik gerektiriyor..Boşuna annelerimizin, anneannelerin, kayınvaldelerin yemekleri bir başka olmuyor tabii ! Bizim köftemizin korkudan dış duvarları oldukça kalındı!!!! Aslında sonlara doğru inceleri de çıktı tabii, yaptıkça insana cesaret geliyor! Bir de yine çatlama korkusundan haşlama konusunda da çok çekingen davrandık herhalde, köfteler yüzeye çıkar çıkmaz neredeyse alıverdik..halbuki bir beş dakika daha pişse yumuşacık olabilirmiş...

Ama ben yine de bu zorlu yemeği yaptığım için mutluyum..Mutfaktaki (kendim için) büyük bir tabuyu yıktım!!! Üstelik daha önce kimseden görmeden yaptık..İşte blog camiasının harika bir yanı daha! Sanki Başak'ın elleri yanımda hazırlıyormuş gibi internetten bastığm tarifi masanın üzerine koyup, baka baka yaptık..

İşte böyle bir macera da bitti...

Bakü'ye bir daha yaz ortası geleceğiz, havalar sıcak ve etrafta buram buram petrol kokusu oluyor! Çiçek kokularını tercih ederiz tabii ama burada herkes parasını bundan kazanıyor. Eminim onlara kokusu neredeyse çiçek gibi geliyordur!

Yazılara İstanbul'dan devam etmeye çalışacağım ama yemek yapabilir miyim bilmem. İstanbul'daki mutfağımın çoğunu buraya taşıdım. Ve artık iyice ağırlaştım. Artık gezebildikçe size güzel lokantalardan haber veririm..

Çok heyecanlıyız..yarından sonra İstanbul'da görüşmek üzere..bize şans dileyin olur mu?


Hoşçakal Bakü ve de herkese sevgiler !

Sibel'in Sakızlı Kurabiyesine ÇEŞİTLEMELER


DAMLA SAKIZIna hastayım! Neye konsa yakışıyor ve pişerken ki kokusu beni mest ediyor !

Daha önce yine Sibel'in Kahve'sindeki kurabiyeyi yazmıştım..Tekrar yaptım ve şansa olmadığını ve bu tarifin gerçekten harika olduğunu ispat ettim!!


Evde ekmek, yoğurt derken okuyanlarınız hatırlar lor üretimine de başlamıştık, sağolsun Yogutland ! Bu defa lor miktarını biraz fazla yaparak önce bir pazar kahvaltısı için, lorlu-baharatlı zeytin salatası yaptık..leziz oldu leziz ! Bu sosu zeytinsiz ekmek üzerinde fırına verince de leziz oluyor elbette !



Derken kalan miktara biraz yoğurt ekleyip (çünkü salataya fazla koymuşum, Sibel'in tarifindeki miktar yoktu), hamurunu hazırladım. Yine ben Sibel'in tarifindekinden 2 kat daha fazla un koymak zorunda kaldım, buradaki unlardan herhalde. Derken iş şekil vermeye gelince, başladım çocuk gibi oynamaya !! Çocuk demişken tabii benim minik gurme de hemen gelerek "anne sana yardım ediim mi?" diyip bir parça hamuru kaptı !


Buarada hamura ben fazladan tarçın da ilave ettim, çok yakıştı. Aklımda anemle yaptığımız ayva reçeli vardı ve tam güzel güzel normal tarifteki şekilleri yaparken birden cevizleri ve reçeli önüme koyup başladım oynamaya !! Bazısının içine reçel koydum, bazısına hem reçel hem ceviz...bazılarına da sadece ceviz...hamur bitene kadar bir güzel oynadık malzemelerle !





İşte yemek yapmanın gerçek bir terapi olduğunun güzel bir kanıtı !! Yoksa hangi güç bana bu kadar kolay yorulup belimin ağrılar içinde olduğu bir dönemde, ayakta onca vakit bu işleri yaptırabilir !! Hele de kurabiyeler pişerken etrafa yayılan koku...her mutsuz insanı, yanında bir fincan çay ile anında iyileştireceğine eminim.



Sırada Bakü'deki bu sezon son davetimizin tarifleri var, sıkı durun içli köfte geliyor !!!!

Salı, Nisan 10, 2007

Eyvah yine sobelendik!! 3x3 OYUNU



Bu yeni oyun diğerinden de zor ! Üstelik sadece 3 gün veriliyor! Yani ev hanımı olduk aman şöyle ayağımızı uzatalım, gevreyelim, zaten hamileliğimizin son ayları, şiştik-balon olduk yine, ilk kez çalışmıyor olmanın keyfini çıkaralım...nerdeee?? Blog dünyasının da kendine has sorumlulukları var di mi ama!

Şaka bir yana ben bu blogu yapalı beri kendimi gerçekten çok iyi hissediyorum ! Çok sevdiğim yemek yapma ve bilgisayarda oynama ve fotoğraf çekme işlemlerini biraraya getirmesi birinci sebebi. Ancak başka bir sebep de Türkiye'den uzakta ama yepyeni Türk arkadaşlarla birlikte yaşıyor gibiyim! Gelen her mesaj-yorum ayrı bir sevinç kaynağı oluyor, diğer blogları gezmek ise sanki gerçekten yakın bir arkadaşımı ziyaret etmek gibi bir ihtiyaç!

Ayrıca (eski!) bir pazarlama uzmanı olarak da bu yeni mecranın ne kadar muazzam bir gücü olduğunu görüp hala şaşıyorum ! İnsanların böylesine içten paylaşımları, dünyanın her köşesindeki okuyucuları ile yapması, okuyucuların yazarlarına verdiği destek..ve yazılanların herkes üzerindeki etkisi...Artık kitlelere ulaşmanın çok daha etkili ve farkı bir yolu var, pazarlamacıların ve reklamcıların da bakış açılarının tamamen değişmesi gerekiyor..

Neticede dünya çok değişiyor ve bu değişimin bir parçası olmak da çok zevkli !

Oyuna geleceğim söz!

Öncelikle oyunun ismine yakışır bir şekilde, aynı anda 3 kişiden (Selda, Aslı ve Safran) davet aldım, çok teşekkür ederim ! Oyunun özü, aşağıdaki sorulara cevap vererek kendini biraz daha anlatmak. Sonunda da oyuna davet için 3 yemek tarifi seçip 3 kişiye ithaf ediyorsun.


Önce sorulara cevaplar..

1.1. Daha once yasadiginiz 3 sehir?
İstanbul ve Bakü ! Bakü'ye de taaa 32 yaşımda geldim! Yani 32 yıl boyunca hep aynı şehirde yaşadım! Bu bana hep garip gelirdi zaten ve sonunda kader buna bir çözüm buldu!

1.2.Tatil icin gittiginiz, gordugunuz ve onermek istediginiz 3 yer?
*Çocukluğumdan beri her yaz Marmaris'teki yazlığımıza gideriz. Marmaris tabii ki çok değişti ve eskisi gibi değil ama çevresindeki koylar (Selimiye, Söğüt, vs) hala çok güzeller. Datça da bu yazki keşfimiz oldu ve yukardaki 2 resim de, hayran olarak kaldığımız Mehmet Ali Ağa Konağının bahçesinden..
*Tekne ile Göcek koylarını gezmek dünyanın en güzel tatili gibi gelir bana.
*Yurtdışında ise uzakdoğu'da Tayland'ın adaları bir daha gitmek istediğim, büyüleyici mekanlar. İtalya'nın Tuscany vadisi de hala rüyalarıma giriyor..oradaki çiftlik evlerinde yediğim yemek ve içtiğimiz şaraplar...ooof of ! Size bir rüya otelin linkini koyayım, belki yolunuz bir gün en azından bizim gibi şarap tatmak için düşer.. Dievole

1.3. Yasamak istediginiz (görmediginiz de olur) 3 sehir?
*İstanbul ! Her türlü zorluğuna rağmen, özellikle uzağında kalınca ne kadar muazzam bir şehir olduğunu bir kez daha takdir ediyorum! İstanbul'u yaşamayı çook seviyorum!
*Londra ! Evet gri ve yağmurlu ama o da çok zengin, çeşitli ve aslında renkli bir şehir bence.
*Roma ! Dünyaya bir daha Roma'da bir Türk olarak gelip, bir ayağımda hep İstanbul'da olsun isterdim :))

2.1. Su anda ki mesleginiz nedir?
Şuanda expat eşi ev hanımıyım ! 1 yıl öncesine kadar Pazarlama Uzmanı olarak 10 yıldır çalışıyordum. Nestle ve Coca-Cola'da ürün yönetimi ve kategori yönetimi (biraz daha satışa yakın bir görev) yapıyordum. Mesleğimi çok çok seviyorum. Bu şark hizmeti bitendeee (azeriler gibi söyleyelim!) bakalım neler olacak!

2.2. Dunyaya yeniden gelseydiniz, hangi meslegi yapmak isterdiniz?
Öncelikle üniversiten menzun olunca bir aşçılık okuluna gider, dünyanın her kıtasında stajlar yapardım. Sonra da uluslarası bir aşçı olmak isterdim. Sonunda da bir de güzel bir yemek okulu açardım!

2.3. "Kesinlikle ben yapamazdim" dediginiz meslek nedir?
Muhasebe, bankacılık

3.1. Yasam felsefenizi olusturan sozlerden biri?
Her işte bir hayır vardır !

3.2. Bir kitapdan alinma, cok sevdiginiz bir cumle veya paragraf veya bolum?

Çok sevdiğim kitabım İnsanın 8 yeteneği, Gurmukh yanımda değil, bakıp da yazamıyorum ama kitabın tümünü 2 kere filan okudum, tavsiye ederim!!

3.3. Cok sevdiginiz bir siirin bir parcası
Yine Cemal Süreyya kitabım da İstanbul'da! Gidince bu yazıma mutlaka eklerim..


Gelelim benden sonraki ebelere sobelere ! :
Blogumda en çok ilgi görenlerden Havuçlu Kek'imi, Pelin, Defne ve Daima Mutfak'a,








Davet sofralarımın vazgeçilmez assolisti Hünkar Beğendi tarifimi
Pembeli, Yeşim'e ve Ayşem' e (Peçete'den Notlara);





Bir Azeri-Batı sentez, olan Levengi Tavuk tarifimi de Evcil Kedi, Hayat ve Devletşah'a...



İthaf ediyorum !


Kolay gelsin bayanlar, zor bir görev vallahi!

Pazar, Nisan 08, 2007

Mercimekle Bulgurun Buluşması ! MERCİMEK KÖFTESİ

MERCİMEKLİ KÖFTE YA DA MERCİMEK KÖFTESİ de kısırdan sonra ennn sevdiğim yemeklerdendir. Hem bulgura hem mercimeğe aşık biri olarak bu buluşmanın lezzetini tabii ki dayanılmaz buluyorum.

Hamileliğin ilk aylarında canım çok çekince sağolsun buradaki arkadaşlardan Fulya'cım bir tepsi yapmıştı ! Öğrenciyken de ders çalışırken arkadaşlarımın annesi (örneğin biri kayınvaldem diğeri de Gonca'mın annesi Tülay Teyze'm !) yaptığında lüpür lüpür çayın yanında yerdik (silerdik-süpürürdük demek daha doğru olur!)..

Bakü'de (Fulya da gidince) iş başa düştü ! Hemen değişik tarifler kıyaslandı ve ortaya karışık güzel bir tarif çıktı! En sevdiğim şey zaten tarifleri birbirine karıştırmak-eklemektir ! Özellikle pek bilmediğim, ilk kez yapacağım bir tarif olduğunda, mutlaka en az 3-4 tarife bakarım. Son yıllarda bu işe bloglar da eklenince bazen hazırlık safhası çoook uzun sürebiliyor !

Altı-üstü bir mercimek köftesi diyeceksiniz ama ben size daha ne tarifler vereceğim inşallah (örneğin bir yılbaşı hindisi tarifim var ki...dillere destan ! :) toplam 6 tarifi filan karışıtırıyoruz orada :))

Gelelim bu kolay ama leziz tarife. Aslında her zamanki gibi Portakal Ağacından Hatice'nin tarifi mükemmel. Ben sadece biraz limon-narekşisi katkısı yapıyorum bir ekşi aşığı olarak ve Gönül Candaş'ın Bereketli Olsun kitabındaki tarifindeki ölçüleri kullanıyorum.

Malzemeler:

  • 2 su bardağı kırmızı mercimek
  • 1.5 su bardağı ince bulgur
  • 3 soğan
  • 3-4 kaşık yağ
  • 1'er yemek kaşığı kırmızı biber ve domates salçası
  • 2-3 çay kaşığı kırmızı pul biber ve karabiber
  • 2-3 çay kaşığı kimyon
  • yarım demet dereotu ve maydonoz
  • 6-7 taze soğan
  • Yarım limon suyu ve 1 tatlı kaşığı nar ekşisi

Tarifi :


  1. Soğanı ince doğrayıp yağda pembeleştirin, kırmızı biber ve domates salçasını da ekleyip biraz daha karıştırın. Pulbiber ve karabiber ilave edin.
  2. Mercimeği yıkayıp 3-4 bardak su ile iyice haşlayın
  3. Sıcakken bulgurun üzerine döküp karışıtırın (suyuyla beraber)
  4. Kapağını kapatarak bulgurun kabarmasını bekleyin (yaklaşık 30 dakika)
  5. Taze soğan, maydonoz ve dereotunu temizleyip, ince doğrayın
  6. Bulgur kabarınca, kavrulmuş soğan, limon suyu ve narkeşisi de eklenerek karıştırılır, iyice yoğrulur
  7. Eğer kuru gelirse bir miktar sıcak su, sulu gelirse de bir miktar bulgur ekleyerek biraz yumuşamasını bekleyebilirsiniz
  8. En son yeşillikler de ilave edilir ve biraz daha yoğrulur
  9. Avuç içine sıkılarak köfteler yapılır. Ben bu sefer, Mert de çok sevdiğinden minik toplar şeklinde de yaptım
  10. Sunumda marul yaprakları tabii ki başrolde ! Benim gibi ekşi hastası iseniz ve de içindeki ekşilik kesmez ise yanında limon ile servis edebilirsiniz.

Bu köfteyi acı yapmazsanız çocuklar için de hem lezzetli hem de sağlıklı bir seçenek. Minik toplar halinde olunca Mert'in çok hoşuna gidiyor ! Aşağıda beni minik gurmem ilk üretimden hemen tadım yaparken görülüyor ve "hımmmm çok güzeeeeel" diyor !

Afiyet olsun!

Çarşamba, Nisan 04, 2007

İstanbul'da LEZZET TURU !


Gören de yıllardır uzaktayım sanar!!! Ama ben bu gurbetçiliği hala tam anlayamadım sanırım! En son sadece 4 ay önce oradaydım ama her gidişimiz bir telaş içinde olduğundan genelde yapmak istediklerimin yarısını bile yapamadan dönüyorum. Belki İstanbul'da kalsak da bazı şeyleri yapmaya fırsat olmayacaktı.

Sanırım insanın yaşadığı yerden uzak olmasının en önemli faydası da o yerin kıymetini fazla fazla bilmek oluyor. Hatta yaşadığı ülkenin insanını, olanaklarını daha bir takdir eder oluyorsun. Tabii ben doğuya gidenlerdenim, bilmiyorum batıya gidenler de aynı mı düşünüyor?


Neyse her durumda insan memleketini ve alışkanlıklarını özlüyor ve İstanbul'da da olsak uzun zaman gitmeyince özlediğim yerler var. Ben bir liste yaptım, doğuma kadar hepsine gitmek istiyorum!! Sizin ekleyecekleriniz varsa mutlaka bana yazın..


İSTANBULA GİDİNCE, MUTLAKA GİDİLECEKLER...


1. Kadıköy Çiya (zaten en sevdiğim yerlerden ama Sibel'in Kahvesi'nde o kadar güzel anlatmış ki Sibel..bir de resimleri görünce içim gitti...) ve de Kadıköye gitmişken çarşıdaki turşucudan turşu suyu!

2. Beylerbeyinde balık

3. Sarıyerde muhallebi (öncesinde balık??)


4. Büyükada (ama en tepeye nasıl tırmanırım???) ve tabii vapur sefası (dede yine bize vapurun demli çayından içirsin!)


5. Beyaz Fırında kahvaltı

6. Bağdat caddesi Mado'da fıstıklı dondurma

7. Eminönü Hamdi'de kebap (ve Eminönün'e gitmişken pastacılık malzemeleri dükkanları!!)

8. Tike'de meze-kebap, Köşebaşında lahmacun

9. Bağdat caddesi Barış Büfe'de tost ve limonata

10. Adana Dostlar'da (tabii ki dostlarla!) kebap

11. Bebek'te çay

12. Moda'da çay ve dondurma

13. Üsküdar-Beşiktaş teknesinde çay-simit

14. Bağdat Caddesi Kırıntı'da etli-mantarlı dürüm

15. Starbucks'da latte ve cheesecake ve de havuçlu kek

16.Develi'de kebap (varsa yuvalama!)

17. Beyoğlu Zencefil'de salata


18. Park Orman ya da Belgrad'da yürüyüş (doğa ve temiz hava lütfen, bol bol da yeşillik!) üstüne sağlıklı bir öğlen yemeği

19. Caddebostan House Cafe'de kahvaltı ve naneli limonata




    Vee en sonunda, muhtemelern kuzenlerle beraber yapacağımız tüm bu turların sonunda, aynen geçen gelişlerimiz gibi arabadaki halimiz aynen böyle olacak !!!


    Sizin İstanbul'daki lezzet turlarınızda neler olur?