Ağustos sonunda geldiğimiz bu şehrin yaz hali ile sonbahar hali o kadar farklı ki!! Sonbahar olunca, tüm yaz neredeyse bir tatil şehri gibi, herkesin gölde yelken-yüzme-bilimum su sporlari yaptigi, piknik-mangala koşturduğu ya da Cenevre Festivali dolayisi ile gece gec saatlere kadar dışarlarda olduğu bu şehir gidiyor..
Yerine yağmurlu, kasvetli ve gri bir sehir geliyor! Gerçi çok yeşil bir şehir olduğundan, dökülen yapraklarla bi sonbahar romantizmi de yayılıyor etrafa.
Ve tabii her şartta spor yapan yerel halk, geleneksel kıyafetleri olan kask ve taytları ile koşmaya ve bisiklete binmeye azimle devam ederek benim sürekli kendimi suçlu hissetmeme sebebiyet veriyorlar!!
Zira ben elbette havayı böyle görünce, hemen çay-çörek islerine girdim!! Aklıma kosmak ya da bisiklete binmek yerine, evi dolduran misss gibi çikolatalı kek ve çay kokusundan başka bir şey gelmemesi, genlerle mi ilgili acaba??

Eger becerebilirsem buradan, yaklaşık 3 yıl sonra yazmaya, gezdiklerimi-gördüklerimi-düşündüklerimi-pişirdiklerimi-yiyip-yiyemediklerimi aktarmaya devam edecegim!
Bakalım başarabilecek miyim ben de çok merak ediyorum çünkü aslında anlatmak istediğim çok şey var!

Önümüzdeki 3 yıl hangi süprizleri bekliyor, yol nereye gidiyor yaşayarak görecegiz!
Şimdilik yağmurlu Cenevre sonbaharindan selam ve sevgiler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder