Çarşamba, Şubat 28, 2007

Muffin süsleme günü ve pasta denemeleri


Geçen gün muffin süsleme günü yaptık ama Bakü'de nadir olan birşey, kar yağdı. Biraz tutuyor sonra eriyordu, sonra yine bastırıyordu. Aslında Bakü'nün havası İstanbula çok benziyor. Dün mesela günlük-güneşlikti, dünden eser yoktu ! Aynı gün içinde de böyle durumla olabiliyor. Bakü'nün en büyük farkı meşhur rüzgarı, zaten Bakü "rüzgarlar şehri" demekmiş.

Neyse, konumuz geçen haftaki kurabiye gününden sonra bu hafta da muffinleri süsleme günü yapmaktı. Tarifini, pastacılığa sarıp da Amazon'dan aldığım bir sürü pasta kitapları arasından buldum. Bu arada Ceren'in iki oğlunun doğumgünü pastalarını yapmaya niyet ettiğimden öncesinde bir deneme yapalım dedik.


Bakü'de pastanelere toptan malzemeler satan küçük, ıkış-tıkış, toz içinde dükkanlar var. İçinde çok ucuza çok enterasan malzemeler bulabiliyorsunuz. Oradan aldığım 2 kek kalıbını denedim. Pasta tariflerini Emel Başdoğan'ın kitabından aldım.

Yandaki tavşanın çikolatalı keki ve muzlu-kremalı içi süper oldu!

Ama yandaki ayıcığın sade keki başarısız oldu, çok sertti. İyi ki denemişim tarifi, muhtemelen fırından kaynaklı bir durum.



Tariflerini henüz vermiyorum çünkü bunlar deneme maksatlı yapıldı. Gerçekten başarıya ulaşınca size tarifleri de vereceğim.


Bir de yeni bir Yahoo group keşfettim, yeni bulduğum bir blogdan, Gelincikler, pastacılık üzerine güzel bir site. Yahoo grubunda da pastacılık üzerine güzel bilgi paylaşımları var. Malzemeler, tarifler, resimler, ne ararsanız var.

Ben size muffin tarfini vereyim, kolay ve güzel bir tarif, 30-min Kids Cakes kitabından, American Muffin tarifi:

Malzemeler:
  • 300g un
  • 3 tatlı kaşığı kabartma tozu
  • 125g şeker
  • 3 yumurta
  • 4 yemek kaşığı ayçiçek yağı
  • 50g eritilmiş tereyağ
  • 2 tatlı kaşığı vanilya
  • 150g yoğurt

Tarifi:

  1. Un, kabartma tozu ve şekeri bir kaba koyup karıştırın
  2. Yumurta, yağ, eriyip ılınmış tereyağ, vanilya ve yoğurdu ekleyin ve kaşıkla hafifçe karıştırın (fazla homojen yapmayın)
  3. Muffin kalıplarına (12 adet) kağıt koyarak içlerini doldurun
  4. Önceden 200 derecede ısıtılmış fırında, 15-18 dakika, üzerleri altın sarısı olup, iyice kabarana ve üstleri hafif çatlayana kadar pişirin
  5. Dilerseniz bu karışıma 1 tatlı kaşığı limon ya da portakal rendesi ya da 100g çikolata parçacıkları ya da 1 vanilya yerine ezilmiş bir muz ekleyebilirsiniz.

Daha önce buradaki arkadaşım Elif'in oğlu Berkay'ın doğumgününde yandaki süslemeleri yapmıştım.

Renkli kreması için, 125g tereyağına (oda sıcaklığında bekletilmiş), elenmiş 250g pudra şekerini azar azar ekliyorsunuz. 2 tatlı kaşığı da süt ekleyip, mixer ya da kaşıkla iyice karıştırıyorsunuz. Hafifleyip, sürülebilir kıvama gelene kadar süt ya da şeker miktarı ile oynayabilirsiniz.

Elde ettiğiniz karışımı parçalara bölerek, dilediğiniz gıda boyasından, kürdan ucuyla azar azar ekleyip karıştırıyorsunuz. Muffinlerin üzerlerini bıçakla biraz düzleştirebilir ve önce renkli kremasını, sonra da dilediğiniz süslemeleri yapabilrisiniz. Minik şekerler, yıldızlar, gümüş şekerler, hindistan cevizi tozu, vs vs...artık yaratıcılığınıza kalmış..Bu işi çocuklar yapınca tabii etrafın epeyce batmasını göze alın :)

Afiyet olsun ve iyi eğlenceler !!

Şeşamadi - Bir Gürcü çorbası


Yine Lale'den size nefis bir tarif...Bu çorbayı içmeden nasıl birşey olabileceğiniz tahmin etmeye çalışmayın! Zira ben başta, "aynen bizim mercimek çorbası ama mercimek yerine barbunya var" diye düşündüm ama çorbayı tadınca, barbunyadan mıdır, baharatlarında mı bilmem, gerçekten çok leziz bir tarif olduğuna karar verdik!
Bu bir Gürcü çorbası ama Azeriler de severek yapıyorlar. Bakalım Türk kardeşleri de severek yiyecek mi ?

Malzemeler (4 kişilik):

  • 300g kırmızı kuru barbunya
  • 2 orta boy kuru soğan
  • 1 diş sarımsak
  • 1 çorba kaşığı un
  • 2 adet domates
  • 1 çorba kaşığı biber salçası
  • 1 orta boy patates, 1 orta boy havuç
  • 1 çorba kaşığı kuru nane
  • 1/4 su bardağı tel şehriye
  • Defne yaprağı
  • Dilerseniz 1 çorba kaşığı kereviz yaprağı (biz kuruttuklarımızdan koyduk)
  • tuz-karabiber
  • zeytinyağ

Tarifi:

  1. Akşamdan barbunyayı ıslatın (biz sabahtan kaynar suda 1.5 saat beklettik)
  2. Barbunyayı kaynatın ve kaynamaya başlayınca, ilk suyunu dökün, sonra bir daha yaklaşık 1lt su (dilerseniz et suyu) koyarak pişene kadar kaynatın
  3. Başka bir tencerede, incecik doğradığınız soğanları yağda (biz bir çorba kaşığı zeytinyağ kullandık) çevirin.
  4. Soğanlar hafif pembeleşince 1 çorba kaşığı biber salçasını ekleyin, 2-3 çevirin
  5. Domatesleri küçük doğrayıp ekleyin, yine 2-3 dak çevirin
  6. Kaynatılmış barbunyayı suyuyla beraber soğan-domates karışımına ekleyin, defne yaprağını ve ağız tadınıza göre tuz-karabiberi ekleyin
  7. Su kaynamaya başlayınca, küp küp doğradığınız patates ve havucu ekleyin
  8. Patates ve havuç pişince, tel şehriyeyi ekleyin
  9. Tel şehriyeler de pişince (yaklaşık 5 dakika içinde) nane, kereviz yaprağı ve ezilmiş sarımsağı ekleyin, karıştırın. Dilerseniz, bu baharat karışımına bir de kırmızı pul biber ekleyip, 1 kaşık zeytinyağında 2-3 dakika çevirip öylece çorbaya ekleyebilirsiniz. Hatta kilo-kolestrol derdi olmayan bunu tereyağında yapar, aman da nasıl nefis kokar!

Bu çok besleyici ve doyurucu çorbayı çocuklarınıza da içirebilirseniz, 1 kasede komple pek çok gıdayı almış olurlar !

Afiyet olsun!

Salı, Şubat 27, 2007

Aynı yemek, farklı sunuş !

Diyet yemekleri hakkında yazdığım üzere, her akşam sadece sebze ve salata hazırlamak, kolay ama aynı zamanda zor bir iş! 2 gecede bir brokoli-karnıbahar haşlaması (ne kadar soslarsan sosla, sonunda brokoli, brokolidir!) ya da ıspanak (ne kadar seversen sev) yapınca, rejimdeki 2.ayda fenalık getirebiliyor !

Çare olarak, en azından sunumda bir fark yaratabilir miyim diye düşünürken, gördüğüm bir tariften esinlenerek, gayet vejeteryan 2 çeşit dolma hazırladım!

Soğan dolması diye internete girerseniz, bolca pirinçli ya da kıymalı-pirinçli klasik dolma tarifleri bulabilirsiniz. Domates ise genelde yine kıymalı içi ile yaygın kullanılır.

Amaaa bu dolmalar sebzesever ! Soğana mantarları sakladık, domatese de ıspanakları ! Süpriiiz !

Malzemeler:

  • 6 adet domates doldurmak için irice
  • 6 adet soğan doldurmak için irice
  • 1 kilo ıspanak, çok iyi yıkanmış ve kurulanmış
  • Yarım paket mantar, temizlenip küp küp doğranmış
  • 4 orta boy soğan
  • 2 tatlı kaşığı biber salçası
  • 2 diş sarımsak
  • 6 adet konserve soyulmuş domates
  • 50g light kaşar ya da dil peyniri
  • Köri, karabiber, tuz, kırmızı biber
  • Zeytinyağ

Tarifi:

  1. Domates dolması için, önce 2 adet soğanı ince ince doğrayıp, 1 kaşık zeytinyağda çevirin, pembeleşince ezilmiş 1 diş sarımsak ekleyin
  2. Daha sonra 1 tatlı kaşığı biber salçası ekleyip, 1-2dak daha çevirin, üzerine ince doğranmış 3 adet domatesi de ekleyin, 2-3 dakika daha çevirin
  3. Üzerine, ince doğradığınız ıspanakları ekleyin, damak tadınıza göre pul kırmızı biber, tuz ve karabiber ile tatlandırın
  4. Ispanaklar pişene kadar, suyunu kontrol ederek (domatesin suyu yetmeli ama yetmezse çok azar azar sıcak su ekleyebilirsiniz, yemek sulu olmamalı) pişirin
  5. Bu esnada içlerini dolduracağınız domatesleri de yıkayıp-kurutarak, tepelerini kesip, içini oyun.
  6. Domates dolması için de, yine önce 2 adet soğanı ince ince doğrayıp, 1 kaşık zeytinyağda çevirin, pembeleşince ezilmiş 1 diş sarımsak ekleyin
  7. Daha sonra 1 tatlı kaşığı biber salçası ekleyip, 1-2dak daha çevirin, üzerine ince doğranmış 3 adet domatesi de ekleyin, 2-3 dakika daha çevirin
  8. Üzerine mantarları ekleyin, damak tadınıza göre kırmızı biber, tuz ve karabiber ile tatlandırın, 1 çay kaşığı kadar köri ilave edin
  9. Mantarlar pişerken, 6 adet irice soğanı soyup, tepelerini ve altlarını az miktarda düzleştirip, tuzlu kaynar suda 20dak kadar haşlayın. Soğanların ortasını arada ince, keskin bir bıçakla yumuşaklığını kontrol edin. Soğanlar dağılmayacak kadar sert ama ortaları çıkacak kadarsa yumuşak olmalı!
  10. Bu kıvama gelen soğanları sudan alarak biraz soğumasını bekleyin. Parmağınızla alttan iç bölümlerini itin, dışında yaklaşık 3 kat kabuk kalsın.
  11. Soğanın en altı delik kaldıysa, çıkardığınız kabuklardan birini içine, tam deliğin üstüne tekrar yerleştirin, deliği kapatın
  12. Soğanların içine mantarlı içten, domateslerin içine de ıspanaklı içten doldurun
  13. Hepsini bir fırın kabına yerleştirerek, herbirinin üzerine kaşar peynirini rendeleyin (onun da üstüne kırmızı pul yada toz biber serpebilirisiniz)
  14. 200derecelik fırında, kaşar peynirler kızarana kadar pişirin (yaklaşık 30dak)

Biraz uzun bir tarif oldu sanırım! Ama sonuç değiyor ! Hem lezzetli, hem hafif, hem de şık görünümlü bir yemek oluyor.

Afiyet olsun!

Pazartesi, Şubat 26, 2007

Arpa Şehriye Pilavı'nın Mert versiyonu!


Mert sadece pilava aşık olmaya başlayınca, biz de bare değişik pilav çeşitleri yaratalım dedik. Annemin misafirlerine yaptığı bu nefis arpa şehriye pilavına, önceleri bir de mısır ekliyorduk ve
Mert bayıla bayıla yiyordu. İşin sırrı ise, bizim bu pilavın içine sakladığımız mısır, havuç ve dereotu, bazen de maydonozdu. Bu sayede pilav yerken, hiç olmazsa birazcık sebze boğazından geçiyor diye seviniyordum.
Artık mısırlarını çıkarmaya başladım çünkü Mert akıllısı içindeki mısırları eliyle toplayıp-yiyip, pilavı yemez oldu! Bir de Montignac'ı düşününce, yani şu glisemik index durumları, çocuğa fazladan şeker yüklemeyelim dedik. İnsan çocuk büyütürken bir sürü de teori üretiyor !!!
Bu pilav pişirilirken, önce arpa şehriyenin yarısı tereyağ ile kavuruluyor ya, işte o kavrulan şehriye kokusu sanırım hayatımda en sevdiğim kokulardan !
Buyrun, sizde bu nefis kokuyu mutfağınıza doldurun..
Malzemeler (2 kişi için):
  • 1 bardak arpa şehriye
  • 1 küçük havuç
  • 1 avuç dereotu (dilerseniz maydanozu da)
  • 2 tatlı kaşığı tereyağ
  • isteğe göre 1/4 bardak mısır

Tarifi:

  1. Havucu incecik rendeleyin, dereotunu da incecik doğrayın
  2. Tereyağını küçük bir tencerede eritin
  3. Arpa şehriyenin yarısını tereyağında hafif kararana kadar kavurun
  4. Sonra kalan şehriyeyi ekleyin
  5. Havucu (ve eğer ekliyorsanız mısırı) da ekleyip, üzerini 1 parmak geçecek kadar sıcak suyu ekleyin
  6. Suyunu çekip, şehriyeler yumuşayınca altını kapatın
  7. Dereotunu da ekleyip, üzerine bir havlu/bez koyarak 15 dakika demlendirin
  8. Daha sonra hepsini güzelce karışıtırarak sevise hazırlayın
Birazcık sebzeli, çok lezzetli ve renkli pilavınız hazırdır. Hem çocuklar hem de misafirler için et yemeklerinin yanında çok güzel bir tamamlayıcı !
Afiyet olsun!

Pazar, Şubat 25, 2007

Bana yardım edin, diyet yemekleri bulalım!



Bugün iştahınızı çok kabartmayacağım, tam tersi size kilo vermek için yardımcı olacağım!!!! Hiç bana yakışmıyor gibi görünse de, beni eskiden tanıyanlar, yemeğe ne kadar düşkünsem, rejime de o kadar düşkün olduğumu bilirler ! Aslında ikisi birbirine çok bağlı değil mi zaten?

Bu aralar evde herkes rejimde. Bense hamile olduğumdan, dikkat etmeye çalışıyorum. Dolayısı ile evde salata ve sebze üzerine kurulu bir yaşam hakim ! Ancak onun da bir sınırı var di mi? Babam "onun sapı-bunu kökü pişiyor sizde hep" diyordu, hala aynı durumdayız!! Ben internette epeyce bakındım ama diyet yemekleri adı altında çok kısıtlı bilgi var.

Tabii en iyi çözüm, sevdiğimiz yemekleri, diyet bir şekilde pişirmek. Ama kış geldiğinde ve hele de Bakü'deyseniz yine alternatifleriniz kısıtlı. Örneğin burada benim çok sevdiğim kereviz yok ! Halbuki kışın bayıltana kadar kereviz pişerdi bizim evde!

Buarada, evdekilerin uyguladığı rejimde, et günde 1 porsiyon veriliyor, onun da öğlen yenilmesi tercih ediliyor. Bu da işimi çok zorlaştırıyor çünkü etsiz yemek seçenekleri gerçekten sınırlı (vejeteryanlar nasıl yaşıyor allahım?)..

Aslında vejetaryen demişken, Tijen İnaltong'un kitapları bu konuda çok faydalı, size ordan da ara-sıra tarifler önereceğim, çok lezzetli ve orjinal sebze yemekleri öneriyor . Ancak tam olarak hepsi diyete ya da herkesin damak zevkine uymayabiliyor ve malzemelerin her zaman elinizin altında olması konusu da başka bir durum.

Bu arada başka bir engel de, yemeklerde pirinç, mısır, patates, havuç gibi zenginleştirici malzemeleri de kullanamıyoruz. Bu da Montignac amcamızın bize hediyesi ! Meşhur glisemik index teorisi sayesinde bu malzemeleri mümkün olduğunca az tüketiyoruz.


Sofraların vazgeçilmezi çorba ise, yine yağa ve diğer malzemelere dikkat edilerek, ekmek yerine geçebiliyor (Size yakında borç tarifi de vereceğim, Lale nefis yapıyor).

Şimdi, lafı dah fazla uzatmadan benim en sık pişirdiğim sebze yemeklerine gelelim:
1. Brokoli-Karnıbahar haşlaması: Buharda pişirme makinasında 20-25dakikada pişen sebzelere, 1 tatlı kaşığı zeytinyağ, 1 diş sarımsak, yarım limonun suyu, biraz tuz ve nane ekleyince, bu sebzeler dayanılır bir hal alabiliyor !! Bazen bu karışıma pırasa da ekliyorum.

2.Brokoli-Karnıbahar diyet graten : Haşlamayı yaptıktan
sonra, bir kenarda hazırladığım, 2 yumurta, 2 kaşık tam buğday unu, biraz tuz-karabiber-kırmızıbiber, 1bardak süt ve biraz light dil peyniri rendeliyorum. Yukardaki ve yandaki resim, brokoli-kabak-dereotu versiyonu. Fırında üzeri kızarana kadar tutuyorum. Tabii bu seçenek ilkinden daha kalorili, dolayısı ile bunu çok sık yapmıyorum.

3. Hafif Ispanak ! Bunda da bolca soğan (1 kiloya 2 adet bana göre bol!), 2 diş sarımsak, bol domates (tabii bu mevsimde konserve), 1 kaşık da bizim nefis salçadan ve sadece 1 çorba kaşığı zeytinyağ ekliyorum. Bu gerçekten lezzetli oluyor ve diyet olduğu hiç hissedilmiyor ! Aynı tarifi pazı ile yapabilirisiniz.

4. Hafif Kabak ! Aynı karışıma sadece kabak ekliyorum. Pişince de taze ve kuru nane ekliyorum. Kabakları minik minik küpler halinde doğruyorum. Aynı tarifi, severseniz etsiz olarak lahana ile de yapabilirsiniz. Eğer mevsim yazsa ya da canınız çok çekti de sera olmasına aldırmazsanız, o zaman hadi bir de patlıcanla yapın aynı yemeği..


5. Mantar Sote: Aynı baza (soğan-sarmısak-salça-domates) bir de mantar ekleyebilirsiniz. Buna köri çok yakışıyor tabii.

Standart Türk mutfağı, yukardaki tüm kısıtlamaları gözününe alınca (et yok, pirinç yok, patates-havuç yok, yağ çok az, vs vs), mevsim de kış olunca, biraz tıkanmaya başlıyor. Baklagiller ise et kategorisinden sayıldığından, yukardakilere alternatif olamıyor (yani diyet yaparken).


Şimdi bunlara çeşni, değişik tarifler sizde var mı? Ben araştırmaya devam edeceğim, sizden gelecek önerileri de severek eklerim..

Hayırlı rejimler !

Elmalı Lahana Salatası (Leyla'dan!)


Leyla sayesinde bu çok sevdiğim salatanın tarifini de almış oldum..Bir kaç uyarlama ile çeşitlendirebileceğiniz bu salata rejime bile uygun!

Malzemeler:
  • Bir salata kasesinin yarısını dolduracak kadar, ince doğranmış beyaz lahana
  • 1 küçük havuç
  • 4-5 sap yeşil soğan
  • 1 avuç kuru üzüm (isteğe bağlı)
  • Yarım ekşi yeşil elma
  • 1 avuç ceviz (isteğe ve kilo durmunuza bağlı:)
  • Sosu için : 1 bardak yoğurt, 1 kaşık normal, 1 kaşık balsamik sirke, 2 kaşık zeytinyağ, tuz ve severseniz yarım çay kaşığı köri

Tarifi:

  1. İnce doğranmış lahanaları bir kaseye koyun
  2. Üzerine havucu rendeleyin
  3. Yeşil soğanları ince ince doğrayın
  4. Elmanın kabuklarını soyup, küp-küp doğrayın
  5. Dilerseniz kuru üzümü ve cevizi ilave edin
  6. Sosu için gerekli tüm malzemeleri karıştırın (ben rondoda çırpıyorum ki krema kıvamında olsun). Bu sosa 1 tatlı kaşığı hardal da çok yakışıyor.
  7. Tüm malzemeleri sosla iyice karışıtın..

Bu salatayı haşlanmış yada ızgara tavukla da yapabilirsiniz. Siz Türkiye'de yaşayan şanslı insanlar, lahana yerine kerevizli (çiğden ince rendelenmiş) versiyonunu da yapabilirsiniz. Biz Bakü'de sadece kerevizin sapı ile yetiniyoruz (adamlar kökünün içerde kalması gerektiğini düşünüyor iyi mi!). O zaman içine 1 diş de sarımsak eklersiniz..offf çok canım çekti, hamile bir kadına yapılır mı bu? Utanmasam kargo ile kereviz isteyeceğim :)

Leyla'ya tekrar teşekkürler..

Afiyet olsun!

Cumartesi, Şubat 24, 2007

Yeni oyuncağımızla denemeler !


Yeni Canon'umuzla beraber biz de fotoğrafçılığı keşfetmeye başladık..Blog sayesinde de daha iyi resimler nasıl çekeriz öğrenmeye çalışıyoruz. Şimdi bu güzel tatlıyı ben yaptım diye size yutturabilirdim ama vicdanım el vermedi :)

Ama tatlı hem görüntü olarak hem de lezzet olarak gerçekten güzeldi ! Elmalı baklava oluyor kendileri ve özetle, incecik bir hamurun içinde, ılık elmalı-fıstıklı bir karışım var, yanında da vanilaylı dondurma...mmmmm..leziz...

Food photography diye bakınca, internette pek çok değişik site çıkıyor. Dün örneğin Michael Ray'in sitesinde nefis resimler bulduk. Hepsinin ortak noktası ışığı çok güzel kullanmaları.

güzel poz veren zeytinler...

Ben türk blogları içinde en başarılı fotoğrafları Ev Cini'nde buluyorum. Çok sade ve çok şık kompozisyonlarda, yakın çekim şık resimleri var..

Bugün Bakü'de hava güzeldi ve biz de fotoğraf makinamızla biraz gezindik ve buranın en şık restoranlarından Sultan's Inn'de yemek yedik. Yandaki Ege salatası da gayet lezzetli bir başlangıçtı. Azeriler kişnişi çok seviyor ve salatalar da kullanıyor..bizse hiç sevmiyoruz ! Allahtan bu salatada yoktu..Ayrıca bize güzel bir poz da vermiş oldu!


Başka bir başlangıç yemeği ise misafirler için de güzel bir fikir..Arasında kıtır-ince-yufka (hamur) olan, fesleğenli-kremalı-sarmısaklı soslu mantar. Tahminimce, tereyağında sarmısağı çevirip, içine mantarları koyup, biraz soteledikten sonra, üzerine krema konulmuş ve bolca fesleğen, karabiber ve tuzla tatlandırılmış..yufakalar da ayrıca ikiye katlanıp yağda ya da fırında kızartılmış..ikisi birleşince böyle nefis bir görünüm olmuş..


Fotoğraf denemelerimizde, biraz da tabii Bakü'nün meşhur İçeri Şehir'inde dolandık. Orada malzeme çok tabii ama biz henüz çömez olduğumuzdan ve de karnımız da acıktığından fazla dolanamadık!
Bu yandaki resimde meşhur Kız Kalesini, Sultan's Inn'in terasındaki bir lambanın arkasından görüyorsunuz!

Ayrıca İçeri Şehir'de tabii meşhur Azeri halıları-kilimleri ve antika olduğu söylenen bir sürü ıvır-zıvır satan dükkanlar var.. Bize daha buradan çok malzeme çıkar, kendimizi geliştirdikçe size yenilerini aktarırırm..



Son olarak da bir bardak suya ters olarak sığdırdığım Uluç'u, gazetelerin emlak sayfalarına bakıp, 4-5000usd'ye kiraya verilen evlere şaşırırken görüyorsunuz! Bakü'de evler, expatlar yüzünden gereksiz çok pahalı. "5000usd'ye İstanbul'da ne evlerde oturulur yahu!" şeklinde kızıp, hesabı verip kalkıyoruz :)
Bir sonraki post'da görüşmek üzere..

Peynirli, Közlenmiş Kırmızı Biber Dolması

Yanina'nın isteği üzerine bu çok sevilen mezenin tarifini vereceğim. Fotoğraf da zaten onlar için yaptığım zamandan kalma! Yani yeni güzel makinamla çekilmedi!

Közlenmiş kırmızı biber herhalde hayatta en sevdiğim şeylerden..her çeşidini yerim ama bu tarifteki peynir-ceviz-biberli iç ile kırmızı biber uyumu muhteşem!

Tarif Pratik Mutfak adlı kitaptan bir uyarlama.

Malzemeler

  • 6 adet közlenmiş kırmızı biber (konservelerden olabilir ama yazın kendiniz de fırında ızgara bölümünde kolayca közleyebilirsiniz)
  • 1/4 su bardağı (50g) küçük doğranmış Beyaz Peynir
  • 1/2 su bardağı ceviz, dövülmüş
  • 1/3 su bardağı (40g) çekirdekleri ayıklanmış, doğranmış siyah zeytin (dilerseniz! ben eklemedim)
  • 2 adet ince kıyılmış yeşil biber
  • 1 demet maydonoz, ince kıyılmış
  • 1 adet kuru soğan
  • 2 diş sarmıssak

  • Sosu için : 3 çorba kaşığı zeytinyağı, 1 çorba kaşığı balsamik sirke, 1 çorba kaşığı limon, kırmızı biber ve eğer dilerseniz 2 çay kaşığı şeker

Tarifi :

  1. Kırmızı biberler közlenmiş değilse eğer, fırında ya da ocakta közleyin, sıcakken bir poşete koyarak 5 dak bekletin ve sonra kabuklarını soyun. Üzerlerine fırça ile zeytinyağ sürün. Eğer hazır konserve kullanıyorsanız, tek tek çıkarıp, yağlarını biraz süzün. İçini dolduracağınız için çok nazik davranın ve en iyilerini seçin.
  2. Soğanı kıyın, sarmısağı ezin ve 2 çorba kaşığı zeytinyağında çevirin.
  3. Zeytin ve sivribiberi ekleyip, 2-3dakika daha çevirin
  4. Ceviz ve maydonozu da ekleyip, 1 dakika daha kavurun
  5. Ateşten alın ve üzerine kırmızı toz biber ekleyin
  6. En son beyaz peyniri de ekleyip, iyice karıştırın
  7. Bu harcı közlenmiş kırmızı biberlere doldurun. Eğer konserve biberler dağılıyorsa ve içine girmiyorsa, bu harcı biberleri rulo şeklinde sararak da koyabilirsiniz.
  8. Son olarak üzerine sos malzemelerini karıştırarak dökün. Süsleme için maydonoz yaprakları ve küçük gümüş soğan turşusu kullanabilirsiniz.
Bunu ne zaman yapsam misafirler hep çok beğenmiştir, en çok da Yanina!

Afiyet olsun...

Cuma, Şubat 23, 2007

Miss gibi Ekmek ! Cevizli ve ayçekirdekli


Yeni ekmek makinamızla biraz biraz barışmaya başladık nihayet ! Ama size tavsiyem, marka diye hemen büyük isimlere atlamayın ! Aslında ekmek makinası almadan önce, tesadüfen bulduğum sitedeki kriterler tablosuna mutlaka bakın. En önemlisi ise, pek çok değişik tarifin açıklamalı bir şekilde kullanım kılavuzunda bulunması.

Bizim makinamız Moulinex, babam sağolsun İstanbul'dan aldı, Uluç da buralara taşıdı. Makine çok güzel ama klavuzunda tam buğday ekmeği ya da taneli ekmekler tarifi bulamadım. Müşteri hizmetlerindeki kızın cevabı da "valla bizde de yok o tarifler, bilemiyoruz" oldu!! Çok kızdım çook! Peşini bırakmayacağım ama!

Neyse, ben de deneme yanılma ile biryerlere vardım. Evdeki rejim durumlarından dolayı tam buğdaya takmış vaziyetteyiz ! Aşağıdaki tarif Tarçın'ın Mutfağından uyarlama oldu. Bizimki biraz daha diyet diyebiliriz!

Tarifteki ölçüler, ekmek makinasından çıkan cup ve table/tea spoon ölçülerinden.

Malzemeler:
  • 1 + 1/8 cup ılık su
  • 2 + 1/2 tbsp (tablespoon) süt tozu
  • 2 + 1/2 tbsp zeytinyağı
  • 1/2 tbsp diabet şeker (dilerseniz tabii normal şeker)
  • 1 + 1/2 tsp tuz
  • 3 cup un (ben yarısını beyaz, yarısını tambuğday unu kullandım)
  • 1+ 1/4 tsp instant maya
  • 1/3 cup dövülmüş ceviz ve 1/3 cup ayçekirdeği

Tarif :

  1. Bütün malzemeleri, ceviz ve ayçekirdeği hariç, yukardaki sıra ile makinanıza koyun.
  2. Makinanızın 1.programına basarak başlatın (kıtırlık için 2 ya da 3. kıtır seviyesi uygun)
  3. Makinanız ikinci yoğurma işlemine başlayınca ceviz ve ayçekirdeğini ekleyin

Yaklaşık 3 saat içersinde nefis ekmek kokuları içinde ekmeğiniz hazır. Dayanamayıp da hemen keserseniz biraz hamur oluyor dikkat!

Internette bir sürü güzel tarif var, Devletşah, Portakal Ağacı ya da Ekmek Kokusu'na girip bakmanızı tavsiye ederim (isimlere tıklarsanız benim beğendiğim tarfileri direk bulabilirsiniz). Makinalı ve makinasız olarak tarifleri bulabilirsiniz.

Tek sorun var, o da ekmek tüketiminiz artabilir !

NUŞ OLSUN!!

Bir Azeri Çorbası : Lale'den "Dovga"

Bu soğuk kış günlerinde, çorbadan güzeli var mı?

Lale sağolsun bize nefis bir çorba öğretti! Artık her hafta ondan içmeden olmuyor ! Aslında bizim yoğurt (yayla) çorbasına çok benziyor, onu seviyorsanız buna da bayılırsınız.

Malzemeler
  • 1kg yoğurt
  • 1 yumurta
  • 2 çorba kaşığı un
  • 2 çorba kaşığı pirinç
  • 1'er demet maydonoz, taze nane, yeşil soğan (hepsinden ayrı ayrı 1'er demet)
  • 2 diş sarmısak (varsa tazesi de olur)
  • 500ml su
  • yarım bardak haşlanmış nohut
  • dilediğiniz miktarda tuz

Tarif

  1. Yoğurdu bir tencereye koyun, içine yumurta, un, pirinci ekleyin, iyice karıştırın
  2. Bu karışıma 500ml suyu ekleyip iyice karıştırın
  3. Ayrı bir kapta, yıkayıp ince ince doğradığınız yeşillikleri karıştırın
  4. Tencereyi ateşin üzerine koyun ve durmadan, bıkmadan, yoğurt kaynayıncaya kadar, sürekli karıştırın. Karıştırmayı 1 sn bile bırakmayın!
  5. Yoğurt kaynamaya başlayınca yeşillikleri ilave edin ve yine kaynayana kadar karıştırın
  6. Sonra altını kısıp 2-3dakika daha kaynatın
  7. Tuzunu dovgaya mutlaka soğuduktan sonra ilave edin

Dovganızı soğuk ya da sıcak içebilirsiniz. Üzerine kırmızı pul biber yakabilir, içine de zengin olsun diyerek (ve rejimde değilseniz!), kuşbaşı et de koyabilirsiniz.

Azerilerin dediği gibi : NUŞ OLSUN !

Salı, Şubat 20, 2007

İlk tarif - Ispanaklı ve Peynirli Minigül Böreği

Bunca zaman yemek tarifi veren onca blog gezince, tabii bir gün ben de yapsam mı diye düşünüyordum! Ancak benim en çok beğendiğim bloglardaki resimler o kadar güzeldi ki, benimkiler çok acemi kalacak diye vazgeçiyordum! Ama sevgili kocamın yeni oyuncağı Canon imdadıma yetişti işte ! Başlangıç için hiç fena değil mi ne? Daha çok fazla fotoğrafılık çalışmam lazım, ancak o zaman cidden birşeylere benzeyecek ama bu ilk halleri ile idare ediverin şimdilik !




Gelelim böreğin tarifine...birden üniversite yıllarımı hatırladım!!! O zamanlar Radyo Boğaziçinde, cidden ortama komik kaçan bir yemek tarifi programım vardı!! Adı, "Mutfak" olan bu programdaki verdiğim tarifleri kim yapardı bilmem ama yurtlarda kalan gariban öğrencilerin, boşu-boşuna iştahını kabartır, ağızlarını sulandırırdım!!! Bir gün Uluç benim programı kasede almış ve arabada unutmuş, Ertuğ benim turşu tarifini duyunca epey şaşırmıştır, bolca da dalga geçmiştir herhalde :) !!!!

Neyse tarife geçemedik bir türlü! Zaten tarifi çok kabaca vereceğim!

Öncelikle ya hazır yufka alırsınız, ya da Bakü'de bu olmadığından, Lale'ye rica edersiniz, o size kadar gelirse, bir güzel hamur açar! Yufkaları üçgen parçalara ayırıp, üzerine 1 bardak süt+1 kaşık zeytinyağ+1 yumurta karışımını fırça ile sürüyoruz. Sonra üçgenlerin geniş kenarına harcı koyup, sarıyoruz. Daha sonra bu sarılmış halini de kıvırarak gül şeklini verip, tepsiye diziyoruz.





Harcına gelince...istediğinizi koyun artık ! Biz bir ıspanak+soğanı kavurarak harç yaptık. Bir de Pınar'ın fesleğenli sarmısaklı peynirine, 1 yumurta ve biraz maydonoz ve karabiber katarak bir harç yarattık nefis oldu! Patatesli ve pastırmalı da nefis olur (babam bayılır pastırmalı olursa!)...

Üstüne de çörek otu ve/veya susam ekip, 200derecelik fırında kızarana kadar pişiriyorsunuz..

Siz tepsiye böyle sıkışık koymayıp, daha irice yaparak da koyabilirsiniz..ben bu sefer görüntüsünü böyle çok sevdim..mini-mini..



Hamileyken yemek yapmanın bedeli, (hepsini yeme isteğine ek oalrak!) bende feci bel ağrısı şeklinde çıkıyor..hele de bunun üstüne, bir de playgroup ağarlarsan...






Olsun, bu ilk tarif paylaşımı için gerçekten değdi bence..inşallah bir faydalanan da çıkar bu tariften.


Herkese selamlar!

Etkinlik : Minik Eller Mutfakta Kurabiye Grubu!

Eski bir yazımı bu etkinlik için hizmetlerinize sunuyorum efendim! İyi eğlenceler!!:

Dünkü mailime ve blog açılış davetiyeme bir sürü güzel mesajlar ve bazılarınızdan da blogun içine çok güzel yorumlar geldi, çok teşekkür ederim ! Ben bu gazla hemen devam edeyim o zaman!

Bu arada yorum yazmak için, yazının en sonundaki "comments"e giriyorsunuz. Ama hemen göremiyorsunuz, çünkü önce bana geliyor mesajınız, ben OKleyince yayınlanıyor! Bu da sanırım yabancılar girip, terbiyemizi bozmasın diye oluyor!

Bugün Mert ve arkadaşlarına çok eğlenceli bir aktivite yaptık! Cookie Playgroup..ya da Kurabiye grubu günü!!

Olay şöyle oluyor..önce anne sabahtan 2 tepsi kurabiye pişiriyor..tarifi Pastacı blogundan.

Daha sonra renkli kremalar-icing'ler hazırlanıyor yine aynı linkteki tariften. Ve ardından kurabiyelerin üstlerini süsleyeceğimiz malzemeler hazırlanıyor. Renkli şekerler, üzümler, çikolata parçaları, hindistan cevizi, küçük-gümüş-şekerleri, vs vs ayrı ayrı tabaklara konuyor.



Herkes tamamlanınca, başlıyoruz! Önce renkli icingleri sürüyoruz ki süslerimiz yapışabilsin, düşmesin...üstüne de artık sanatçılarımızın yaratıcılıklarına göre değişik süsler konuyor..


Buarada ortalık batıyor, süsler etrafa saçılıyor, eller ve üstler batıyor ama olsun, küçük artistler feci eğleniyor! Kızlar müthiş biz özenle yaparken, erkekler daha cool takılıyor tabii !



Üsttekiler de neyin-nesi demeyin, onların hepsi ayrı birer şaheser ve her süsün bir anlamı var yani (kaş-göz-giysi-düğme-palto,vs)!

En sonunda zaten genelde erkekler "eee yeter bu kadar hamurişi-sanat filan, hadi artık çığlık atarak koşalııııımmmm" deyince, aktivite bitmiş oluyor! Anne hemen yapılanları buzdolabına kaldırıyor, bu arada sade olanları yemek serbest!!

Giderken herkesin kurabiyesi paketlenip veriliyor..artık bu şeker bombasını yedirip yedirmemek annelerin savaşma gücüne kalmış!!!

Bir kurabiye grubu biterken, elektrik süpürgesi hemen ortaya çıkıyor ve misafirlerin ardından, Mert yerleri yalamasın diye her yer temizleniyor!!!!!

İşte sanat şaheserleri de aşağıda ! Bu arada yeni aldığımız fotoğraf makinası da gerçekten nefis çekimler sağlıyor ama daha öğrenecek çok şey var ! Grubun tüm resimleri yandaki linkte..



Pazartesi, Şubat 19, 2007

Bakü'de yaşamak





Asagidaki yazimi aradan gecen 2 yildan sonra revize ediyorum. Bazi Azerilerin elestirilerini hakli bazilarini ise haksiz buluyorum. Kendimin de yasadikca gordugu bazi seyleri degistirmenin dogru olduguna inaniyorum.




- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Buraya geleli yaklaşık 1 yıl oluyor!! Geçen yılın Nisan ayında geldik, Azerbaycan'ın güzide şehri-Bakü'süne..gözzel Bakü'ye..!

İlk zamanlar biraz da rüya gibiydi ve yanımızda annemler ve hatta Bilgiye bile olduğundan, kendimizi çok da uzaklarda hissetmedik. Zaten burası tam da gurbetçilik olmuyor doğrusu. Çok garip bir duygu aslında, kendi ülkende değilsin ama yarı Türkiye'de gibisin! Biraz farklı bir Türkçe konuşup, pazardan bildiğin gibi alışveriş edip, Migros'tan ezine peynirini ve Pınar tereyağını ya da salçanı filan alabilirsin..


Ne var ki, burası Türkiye, hele deİstanbul hiç değil işte !! Neyi bulursan-bul, kokusundan başlayarak, havasına, insanına burası Tür-ki-ye de-ğiiiiil ! Biz sahile yakın bir yerde oturuyoruz ve petrol yeşili denize yakınız..yazın bir koku geliyor ki, insan pencere açıkken içerde kibrit çaksak patlarmıyız diye düşünmeden edemiyor!!

Bir tarafta maddi zorluklar ceken, ortalama maaslari 100 dolar olabir halk..diğer taraftan petrolden yeni zengin küçük bir kitleye ve onlara özenenlere hizmet eden, koca koca Emperio Armani, Gucci, Furla, Hugo Boss mağazaları! Bir de tabii petrol avcısı, kırmızı burunlu, heryere publarını taşıyan iskoç, ingiliz expatlar... ve onlara göre etrafa serpiştirilmiş japon-çin-hint-italyan lokantaları ile saçma pahalı marketler!

Aslında Bakü'lüleri izlemenin güzel bir yolu bir pazar günü sahildeki parklarda dolaşmak.. özene-bezene giyinerek - ama gerçekten ozenerek- danteller, sivri topuklu ayakkabılar, simli-lameli-fırfırlı ceketlerle, bir yandan da kıyafeti feci tamamlayan ayçekirdeklerini çıtlata-çıtlata gezinen kitleyi gormek.. farkli bir duygu tabii.



Kiyaslamak gerekirse Türk'lerden daha medeni yanları var. Örneğin sanat-müzik-resim aşkları..küçücük şehirde bir sürü opera-bale-tiyatro salonu,atölyeler var..ayrıca kadınlar çok daha hayatın içinde ve çalışıyorlar. Aslında çok şanslılar çünkü hem Türk hem de rus kültüründen faydalanabiliyorlar. Ve rusça gibi acayip zor bir dili doğuştan öğrenebiliyorlar. Dolayısı ile hem türk hem rus TV'si, sanatçıları, vs takip ediyorlar.


Orta ve ortanın altındakiler tabii "sovyet vaktını" özlüyorlar. Eskiden devletten arabaları bile oluyormuş..minik bir serçe bile olsa, araba arabadır! Hayat daha kolaymış ve biraz da fazla çalışmadan, azı karar bir hayatları varmış..şimdi zenginler ve olamayanlar şeklinde bir ayrım var tabii.

Tabii buradaki en matrak anlar, Azerice'nin azizlikleri ! Birkaç örnek vermeden olmaz..

-Sümük :-kemik..yani kasaba gidip, bana sümüklü et ver" diyebilirsin! Ya da "azeri kadınları çok sümüklü!!!"

- Başadüşmek: anlamak, bunu bir de uzatarak söylemelisiniz: "başa düştüüüü?", azericede soru eki olan "mi-mı" yok, onun yerine sonunu uzatıp, bir de lazlar gibi sonuna "daaaa" eklerseniz, epey azeriymiş gibi davranabilirsiniz!


- Yahşi: bu zaten çok meşhur bir laf ! iyi-güzel anlamında. "Niceseeen?" " Yahşiyeeem" şeklinde de kullanablirsiniz.


- Kıç : bacak..."kıçım ağrıyor" derlerse şaşırmayın hemen!

-Düşmek: inmek.."şöför bey, ben şurda düşeyim" diyebilirsiniz taksiciye


-Üz-be-üz: karşı-karşıya..


-Azmak : kaybolmak ! Yani biri istanbula gelip de "ben buralarada azdım" derse şaşırmayın, zavallı sadece kaybolmuş aslında!

-Tıpbacısı: Hemşire

-(Gülay'dan taze bilgi:) Ev kuşu : kümes hayvanı
-Tapmak: bulmak..."tapamıyoruuum daaa"
.......................................

Baku`nun sehir merkezinden bir resim...Deniz kenarinda olmasi biraz memleketi hatirlatiyor ancak ruzgari ile Baku`de oldugunuzu hatirliyorsunuz. Baku ruzgarlar sehri demekmis zaten.





Aslında bakılsa çok güzel binaları, doğası var ama..bakan yok - tu ancak son 2 yilda inanilmaz bir degisim oldu ve tum sehirde bir temizlik-restorasyon isine girisildi. Tek tek binalarin uzerleri kazinarak temizleniyor, balkonlar orjinaline uygun yenileniyor, eski sovyet vaktinde yapilan duz binalara bile sari orjinal taslardan kaplama yapiliyor. Gerci bu is bazilari tarafindan cok elestriliyor, bu kadar parayi insanlarin maaslarina, egitime, sagliga yatirilsa diye ama goruntu olarak sehir tam bir degisim yasiyor.

Bakü'ye baharda gelirseniz daha bir içiniz açılır, çiçeklere düşkünler..kışın çok gri ve tozlu bir şehir..bunda tabii yeni yapilmakta olan binlerce binanin santiye tozu ekleniyor ve durum ruzgarli gunlerde cok daha fena oluyor. Buarada gecen 2 yilda Gence, Quba, Lenkeran, Samahi`yi da gordum ev anladim ki Baku Azerbaycanin en kurak ve tozlu sehri. Baku`den uzaklastikca yesi artiyor, ormanlar, daglar, meyve-sebze bahceleri basliyor. Daglari ozellikle cok guzel. Soldan saga Gence, Hacikent daglari, Goygol yakinlari, asagida ise Lerik ve Masalli`dan kareler var.








Son olarak, İstanbul'u, aile ve arkadaşlarımızı cidden çok özlüyoruz. Herkese kendi memleketi daha guzel gorunur mutlaka ve ben dunyanin neresine gitsem Turkiye`yi ve ozellikle de Istanbul`u cok ozleyecegim eminim. Tum karmasikligina, trafigine ve bozulmusluguna ragmen ozluyorum Istanbul`u. Icinde o kadar cok sey barindiriyor ki ondan vazgecmek imkansiz ! Sadece son yillarda Turkiye`de yasananlar beni cok uzuyor ve uzakta yasayan pek cok insan gibi disardan bakinca ben de `canim memleket ne hale geliyor` diyorum. Sadece bakmayip birseyler yapmak lazim biliyorum ama henuz bir yontem bulamadim -politikadan nefret ediyorum.


Burada gecen 2 yildan fazla zamanda ise bu degisik tecrubeden hiz pisman degilim, bize cok sey kattigina inaniyorum..Yine de....evimi ozledim!

Pazar, Şubat 18, 2007

Subatta yaz...Dubai


Subat ayinda yaz yasamak isteyenler icin nefis bir yermis Dubai! Arapların medarı-iftiharı bu sehirde kücük amerika-ingiltere-singapur, vs vs hersey birarada sanki..


Benim yaklaşık 6 aylık hamile olmam, Mert'in tipik bir 2.5 yaşında hemde hafiften (?) "difficult child" olması ve de üstüne bir de onu 2.gün hasta etmemiz bize bir sürü dersler verdi! Örneğin, alışveriş edebilmek için çocuklara başka çözümler bulmak, nezle bir çocuğu soğuk bir denizin yanında masumca oynayabileceğine inanmamak gibi!!!

Yine de Mert'le olan bu ilk yurtdışı seyahatinden çok keyif aldık. Mertoş da çok mutluydu, sürekli "bu ne, neden, nerede, nereye gidiyoruz, burda kim yaşıyor, ne yapıyoo" soruları ile bizi sorguya çekiyordu. Sanırım o da yurtdışında gezmeyi sevdi bizim gibi..en çok da nefis oyuncakcıları tabii!

Şehre yeni taşınan Volkan ve Lesley ise hallerinden çok memnundu..Kazakistan ve Azerbaycan'dan sonra, gerçekten Dubai ilaç gibi gelmiş duruyordu. Aydan, Dubai'nin tüm nimetlerinden faydalanıyor, özellikle de yeni ciplerindeki DVD player gerçekten hayat kurtarıcı bir olaydı ! Yeni aldıkları ev de bir harika, umarım ve sanıyorum ki orada çok çok mutlu olacaklar, biz de onları sık sık ziyaret edebiliriz inşallah!
Yandaki resimde Noodle House'da son akşam yemek yerken...Wagamama gibi bir atmosferde nefis uzakdoğu yemekleri yedik !Mert ortamı çok gürültülü bulsa da, allahtan heryerde bir çeşit pilav-makarna bulabiliyorduk da karnı biraz yemek görüyordu!
Tabii Mert'i esas hasta ettiğimiz an, yaklaşık 15derecelik denize nezle-nezle girmesi idi..bir de tam da denize girdiğinde cırcır olduğunu öğrenmemiz, canım Hilton otelinin duşlarında pek de turistik olmayan görüntüler bırakmamıza neden oldu maalesef! Bir daha bizi almayabilirler oraya!
İnşallah Müeller ailesini yakında tekrar görürüz ve sanırım şimdi 6 kişi olan grubumuz, bir sonrakinde 8 kişi olacak !
Bir sonraki post'a kadar hoşçakalın!