Pazar, Mart 04, 2007

Bakü'nün ötesi : Guba

Azerbaycan'ı tanıtmaya devam ediyoruz ! Ne işinize yarar bilmem ama en azından resmini görmedik demezsiniz !

Burada kaldığımız geçen sonbahardaki bayramda yani ekim 2006'da, buradaki Türk arkadaşlarımız sayesinde Guba'ya gittik.

Guba 3 saat mesafede, kuzeyde küçük bir şehir. Dağların hemen yanında olduğundan, doğası Bakü'ye göre çok daha yeşil ve güzel.

Guba'nın içinde beklenmedik bir şekilde bir yahudi semti vardı..Artık tabii ki yahudiler yok denecek kadar az.

Biz Gubanın içinden geçip, dağlara yönelip ve hatta küçük de olsa bir dereyi aşıp, ormanın içine girdik. Yandaki resimde, arabası dere yatağına takılan bir arkadaşımızın işkencesini görüyorsunuz! Bu arada Guba'lı gençler de jigulileri (eski tofaş serçe yani) ile aynı dere yatağında, bize nispet bir ileri-bir geri şov yapıyorlardı. Zaten Azerilerin en sevdiği şey arabaları ve onları yıkamak ya da yıkatmak! Onları yıkarken seyretseniz, zannedersiniz ki, yeni aldıkları Porche'yi temizleyip şova çıkacaklar...öyle bir aşkla yapıyorlar bu işi..

Neyse biz orman içinde, Long Forrest adında bir oteli arıyorduk. Nihayet vardığımızda, orman içinde bungalovlar ve 1 lokanta evinden oluşan bir mekan bulduk. Bungolavların kalitesi,


Türkiyedeki bir 2 yada 3yıldız motel civarındaydı. Doğası resimlerde görüldüğü gibi güzeldi, eminim baharda daha da güzel oluyordur. Gerçi biz de sonbahar renklerinin keyfini çıkardık ama küçük bir çocukla soğuk tahtadan bir bungalovda olmak cidden bir macera! Bunu derken, buradaki pek çok Amerikalı ya da İskoçun bizden çok daha fazla buraları gezip, üstelik de çadırda kalıp kamp yaptıklarını da belirteyim. Bizdeki tipik "amman evladım, belin açılmasın, boğazını iyi sar, gece üstünü ört...." durumları onlar da yok tabii !



Olayın en güzel yanı ise tabii ki mangal keyfi oldu. Buradaki Migros'tan türkişi sucuklar, etler alınıp şişlere dizildi ve biraz da turşu, vs gibi meze-salata desteği ile, hemen küçük Türkiye ortamı yaratılıp, ateşin etrafında keyifle midelere indirildi.

Ertesi gün Guba'nın etrafını, dağları ve köylerini arabayla gezdik. Bizim Bolu tarzı görüntüler vardı ve güzeldi ama yine de benim canım Bolu'da olmayı çok istedi ! En çok da, o yol kenarındaki konaklama mekanlarında (bir meşhur Cemal'in yeri vardır hani), muhteşem kahvatıyı çekti canım !! Bal-kaymak-çeşitli peynirler, sahanda peynirli-tereyağlı yumurta, nefis taze ekmek, soba üstünde fokurdayan çay....oooof of! Hamile hamile bu yazıları yazmak da bir fena oluyor canım!

Çay içmek için mola verdiğimiz salaş bir yol kenarı noktasında, yaşlı bir amca bize hem nefis bir çay demledi, hem de lezzetli bitki çayları yaptı. Burada adet çayın yanında reçel ya da çikolata-şekerleme yemek. Reçeller genelde bizimkiler gibi ama bizim favorimiz goz yani ceviz reçeli..leziz ! Çaya şeker koymak yerine, yanında küçük tabaklarda bu reçelleri yemek gerçekten çok zevkli.

Türkler biraraya geldiğinde en çok konuşulan konulardan biri de başımıza Azerice yüzünden gelen komik hikayeler. Daha önceki bir postda Azericeden bazı örnekler vermiştim. Pek çoğunu bu yolculukta öğrendim. Bugün aklıma bir tane daha geldi, Azeriler köpeğe "it", kurt köpeğine "canavar" diyor. Bir gün bir arkdaş, Azeri bir arkadaşı ile bir kafede otururken, "Abi bak, canavar geliyor, canavar itiii !!!" demiş. Tabii Türk olan arkadaş, koskoca adamın, "canavar iti geliyor" demesi pek garibine gitmiş -ne olduğunu anlayana kadar !

Bu hikaye şimdi artık Istanbul'a dönmüş olan Hakan & Fulya & Buğra ailesinden. Expat olmanın en sevmediğim yanı, tam birileri ile güzel bir dostluk kurmuşken, bir tarafın ayrılma vaktinin gelmesi. Zaten bir avuç yakın arkadaş olarak yaşarken, 1 ailenin bile gidişi insanı normalden çok daha fazla etkileyebiliyor. Fulya'nın nefis yemeklerini ve Hakan'ın hikayelerini çok özlüyoruz çook !

Yandaki resim de onlardan, Kuba'nın nadide ormanında gülümserken..

Baharda biraz daha gezmeyi ümit ediyoruz, o zaman sizinle daha çok yazı-resim paylaşacağız. Bu aralar güneş çıkarsa Bakü'den de resimler göndereceğim.

Şimdilik herkese sevgiler.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Ceylancim,

Yazin herzamanki gibi cok guzel ve beni tam can evimden vurdu. Sizlerin henuz burda olmadiginiz zamanlarda tanidim Misri ailesini ve sevgili Fulya burdaki en iyi dostum can yoldasim oldu. Guzel gulumseyisini ekranda gorunce gozyaslarima engel olamadim. Onsuz Baku cok eksik ve onu coook ozluyorum. Allahtan sizler burdasiniz.

Tijen dedi ki...

Sevgili Ceylan,
İyi ki siteni gördüm. Çok mutlu oldum inan. Biliyor musun Bakü'de çok sevdiğim bir lise arkadaşım yaşıyormuş, uzun yıllar sonra birbirimizi bulduğumuzda ah Naile'ciğim seni ziyarete gelsem ben dedim. O da gel ne güzel olur dedi. Yıllarca Bakü'de güzel bir restoran işletmiş meğer. Belki tanışıyorsunuzdur da? Bakarsın gelme şansım olur ve seni de tanırım. Siten hayırlı uğurlu olsun.
Tijen

Ceylan dedi ki...

Tijen Hanım Merhabalar,
Bu ne güzel bir süpriz ve benim için gerçekten bir gurur ! Size detaylı bir email yazdım. Umarım Bakü'ye yolunuz düşer, sizi ağırlamayı çok isteriz. Sizin gibi bu "camianın" benim için en orjinal yazarını ve aslında daha bloglar yokken ilk olarak internette bu paylaşımları başlatan birini, hiç olmazsa blogumda ağırlamak müthiş bir mutluluk inanın!
Yine beklerim, çok sevgiler !
Ceylan